Yeni olan eskide saklı

Eskiye dair ne varsa bugün değişen şekillerle onları yaşıyoruz. Sosyal medya facebook, twitter projesi değildir. Onların olamayacak kadar büyük bir projenin sadece küçük bir parçasının tezahürünü görüyoruz eskinin olan projesinden.

Yeni olan eskide saklı

Bilgisayarların (-lar diyorum; çünkü bilgisayar artık “özne”den “cins”e geçiş yaptı.) hayatımızı işgal etmelerinden sonra yaşam formumuzda değişiklik oldu… Muhasebe işinde, bankacılık, film vb sektörlerde sınırlı kullanım alanı bulan bilgisayar her eve ve şimdilerde her kişiye ulaştı. Bu hızlı değişim bununla bitmedi. Bilgisayarların kişilere özel kullanılabilmesi için “Nasılsınız? Bugün hava bulutlu, şemsiye almanızı tavsiye ederim”e kadar giden yapay zekâ programlarıyla soğuk metal, hissiz plastik parçalara “hayat” katmaya başladılar.

Yapay zekânın sevdirilebilmesi için öncelikle arkadaşlıklarımızı çaldılar. Ve yeni arkadaşlar verdiler; fakat soğuk camın ardından gelen renksiz, arka yüzündeki 0-1 lerden oluşan arkadaşlıklardı bunlar. Ekranımıza gelen bu 0-1 lerin görüntüye dönüşmesi ve hareketlenmesi bizi heyecanlandırdı. Bunları sevdik, artık 0-1 leri görmüyor bize yansıtılan görüntüleri görüyorduk. Bu şekilde gelişen Sosyal Medya’yı çok sevdik. Sokaklarımızı insanlardan temizledik; köşebaşlarını işgal eden insanlardan da temizledik.

Yemek yerken elimizde bilgisayar, otobüslerde elimizde bilgisayar, sokakta yürürken bile elimizde bilgisayar. Arkadaşlarımızı bilgisayar olmadan göremez olduk, sevdalarımızı bilgisayar olmadan yaşayamaz olduk. Umutlarımızı, hayallerimizi bilgisayarla paylaşıyor olduk. Aşklarımız da bilgisayarda. Online olmaya çalıştık. Her yerde her zamanda, uyumamız gereken anda bile.

Bize, hayatın hızlı yaşandığı söylendi ve elimize verdikleri bilgisayar ile hayatı yakalarsın, dediler. Öyle mi oldu? Doğru olan soru “Kimin hayatını yakaladık?” değil mi? Değişim ile gerçekleşen tek gerçek hayatlarımızın çalındığı gerçeğidir…

Sosyal medya ile birey olabilmenin hazzını tadıyoruz ve fütursuzca yazdıklarımız ile özgür olduğumuzu zannediyoruz. Hayır. Bizler bir piyon olduk, 0-1 ile tanımlanan bir kullanıcı olduk. Fakat fişlenmeye karşı olan bizler değil miydik? Şimdi ne değişti de ilk önce fişlenip sonra yazmaya başladık? Annemizin kızlık soyadından, şu an ne yaptığımıza kadar ve yarın ne yapacağımıza kadar önceleri casuslar ile ele geçirilecek bilginin kendi elimizle verir duruma geldik. Bugün bile fişlenmeye karşı olduğumuzu söylüyoruz ama kendimizi jurnallemeyi mübah görüyoruz.