Bir Kapitalizm Hikayesi

Bazılarımız kapitalizmin özünde tüketim olduğunu söylerler. Doğru. Tüketeceksin ve servet sahiplerin birikimlerini çoğaltacaksın. Alttaki olarak sen harcayacaksın, üstteki olarak sen toplayacaksın.

Bir Kapitalizm Hikayesi

(EFSANE)

Kapitalizm tarifi yapılırken piramit örneği verilir. Piramit, üsttekiler ile alttakiler arasındaki farkı net bir şekilde ortaya koyar. Özellikle alt kesimin daha iyi anlaması açısından piramit örneği çok güzel bir örnektir. Bu örnek ile akademisyenler kapitalizmin ne kadar güzel bir sistem olduğunu anlatırlar. Ve şöyle derler: Fakirin zengin olma ihtimali var.

Söyledikleri doğru. Fakirin zengin olabileceği gibi zenginin de fakir olma ihtimali hep var. Kendi sistemlerini komünizm ile karşılaştırarak en iyi sistem olduğunu savunurlar. İşveren, sendika, devlet işbirliğini adil şekilde uyguladıklarını dem vururlar; herkesin gözü önünde, şeffaf şekilde.

Atladıkları, görmezden geldikleri bir husus var. Sistemin tamamen sömürü üzerine kurgulandığını bizlere söylemezler. Zenginleri, bulundukları taht ortamını gösterip, "hadi, çalış ve sen de yerini al" diyerek alttakilerin sürekli çalışmasını öğütlerler. Alttakilerin çalışması gerekiyor; çünkü birilerin kazanabilmesi için çokların emek harcaması gerekiyor.

(YEDİ CÜCELER)

Çalışmaya ya da birilerin emri altında iş yapmaya karşı değilim. Aslında ben hiçbir şeye karşı değilim. Ben, sadece sistemin bize gösterilmeyen kısımlarını anlatmak istiyorum.

Piramide dikkat ettiyseniz, yukarı doğru çıkıldıkça alanın daraldığı ve en uç tarafın da nokta kadar kaldığını görürsünüz. Bu sistem ile herkesin (-ya da çoğunluğun) zengin olamayacağı zaten gösteriliyor. Orta kesim olarak tarif edilen alanın da zannedildiği kadar çok büyük olmadığını, tam tersine aşağılara doğru inildikçe kazancın azalıp, emeğin arttığını net şekilde görebilirsiniz.

Yunan mitolojisinde Atlas, dünyayı sırtlamıştı; fakat günümüzde Atlas'ın yerini alan kitleler küçük bir zümreyi yukarıda tutmak için gayret sarfediyorlar. Dünya işçilerin sırtında dediğim zaman komünist bir söylem olmakla birlikte işçiler, kapitalizmin de bel kemiğidir. Eğer işçiler olmazsa kesinlikle kapitalizm var olamaz.

(KÖTÜ CADI)

Piramitteki işçilerin bulunduğu en alta doğru inildikçe para hacim olarak azalır. Para aşağılara doğru paylaşılmaz. Alttakilere dağıtılmaz. Yardım dahi yapılacaksa getireceği kazançlar hesaba katılır. Kapitalizm bize kazanmayı öğütler. Servet biriktirmeyi şart koşar. Çünkü kazancına kazanç katmazsan alta düşersin, fakirleşirsin.

Bazılarımız kapitalizmin özünde tüketim olduğunu söylerler. Doğru. Tüketeceksin ve servet sahiplerin birikimlerini çoğaltacaksın. Alttaki olarak sen harcayacaksın, üstteki olarak sen toplayacaksın. Mavi yakalıların ve özellikle beyaz yakalıların harcaması şarttır. Herkes harcar. Zaruri ve keyfi ihtiyaçlarını karşılamak için herkes harcar. Sorun, kazancın ne kadarını harcamak zorunda kaldığın. Olur da bazılarımız birikim yaparsa, üsttekiler tüketilmeyen parayı alıp senin adına kullanır ve sana karşılığında az bir değer verir, belki de birikimin tamamına el koyarlar. Bunun örnekleri çok: Enflasyon, hırsızlık, iflas, vergi vs.

Piramidin en üstündekiler hiç mi harcama yapmıyorlar? Yapıyorlar. Yapmakta zorundalar. Fakat herkese değil. Birkaç gruba, birkaç aileye. Bulunduğun kata ve özellikle üstündekilere. Çünkü paranın tamamına sen hâkim olursan diğer aileler ve devlet ile savaşa girmek zorunda kalırsın. Bunun olmaması için parayı kendi aralarında bölüşürler. Zengin zengin ile paylaşır.

Hiç dikkat ettiniz mi bilmem, ramazanda iftar sofralarına zenginin davetlisi zengindir, fakirin davetlisi fakirdir. Herkes konumunu bilir ve ona göre yaşam sürer. Evet, komünizm ile çok büyük benzerliği var.

(KÜLKEDİSİ/SİNDERELLA)

Sınıflar kapitalizm için de önemlidir. Sınıflar üstten aşağıya doğru bir hiyerarşi ile sıralanırlar. Paylaşım sınıflara göre yapılır. Her sınıfın çalışma saatleri farklı olduğu gibi mesuliyetleri de farklıdır. Her sınıf alttaki sınıfları çalıştırması gerekiyor. Çünkü kendisine verilen payı artırmanın tek yolu budur. Eğer kendisindeki kısıtlı kazancı altında bulunanlarla paylaşırsa bir üst sınıfa yükselmesi imkansız olur. Parayı tutmak önemlidir.

Sistem parayı aşağıdakilere dağıtmana izin vermez. Kapitalizmin yükselişini anlatan Gazap Üzümleri (John Steinbeck) romanında bu çok net anlatılmıştır. "Sizin hakkınız bu değil. Ücretiniz daha fazla olmalı. Eğer ben size olması gereken ücreti verirsem beni yaşatmazlar." diyor, romanda geçen bir karakter.

Kapitalizm, herkesin değerini belirlemiştir. Kaideler dışına çıkan oyundan atılır. Eğer kapitalini artırmayı başardıysan üst sınıfa çıkmak için harcayabilirsin. Alttakilerle olan işbirliğin sadece işini az bir değer karşılığında yaptırtmaktır.

Bunun nedeni paranın sınırlı sayıda olmasıdır. Sınıf atlamak istiyorsan sınırlı olan parayı alttakilerden temin etmen gerekiyor. Bunu başaranlar yükselebilir. Başarı, çarpmak(!) ya da sömürmeyi ne kadar yapabildiğinle paralel olarak ilerler. Eski tabirle, ne kadar Firavun olduğunla ilişkilidir.

(MUTLU SON)

Bazılarımız asıl sorunun yüksek faiz olduğunu söylüyor, ama değil. Faizin çok olması ya da hiç olmaması mesele değil; çözüm parayı toplayıp elde tutabilme becerisinde saklıdır. Anlatılan tüm şuların, buların sebebi (benim yazdıklarım dahil) herkesin sistem içinde boğulması içindir. Boğulacaksın ki sömürü üzerine kurgulanan sistemin bireyi olacaksın. Nefessiz kalacaksın ki sistemin bir dişlisi olacaksın.

Sistem hakkında fazla konuşmaya gerek yok. Herkes ne olduğunu çok iyi biliyor. Kralın çıplak olduğunu biliyoruz. Ve düzenin çarklarına ayak uydurduğun sürece bulunduğun katın sınırları çerçevesinde hareket etmene izin verirler. Bize düşen ise daha az konuşmak ve çarkların dönmesi için verilen ödevleri yapmaktır.