Bir Hicrandır Yaşadığım

Evet, kendilerine göre kimilerinde hâlâ tavır ve davranışlarında bir nezaket hissediliyor ama hepsi bu. Eskiye göre daha rahat giyiniyorlar. Eskiye göre daha az kumaşla örtünüyorlar. Eskiye göre özgüvenleri daha fazla.

Her gelen yaz bir farklı gelmekte; kimilerine göre bir güzel gelmekte, kimilerine göre ise bir hicran. Sıcağın kavurmuş olduğu evimden geç çıktım. Güneşin altından çıkagelen otobüse biraz geç bindim. İşyerine biraz geç gideceğim. Çoğu işyerleri çoktan işbaşı yapmış olmalı ama bindiğim otobüs insan dolu, oturmak için yer bulamadım, ayakta gidebilmek için yol bulamadım. Bir yaz günü sıcağın ortasında kalakaldım olduğum yerde. Ağır ağır ilerleyen otobüste cömertçe konuşanlar. İnsanlar sabah sabah ne konuşurlar şu kalabalığın içinde. Nasıl da konuşurlar çekinmeden, ürkmeden. Nasıl da mahrem konularını konuşurlar. Mahrem sensin. Seni yapan özelindir ama insanlar kendi özellerini başkaların bilmesinden çekinmiyorlar. Hatta umursamıyorlar. Yakında yatak odası muhabbetlerini dinler olacağız, pek yakında.

Otobüs biraz tenhalaşınca içerdekileri daha iyi görebiliyorum, sesleri daha net işitebiliyor ve hepsinden güzel olanı ise ilerleyebiliyorum. Neredeyse yarısı kadınlar. Birbirinden değişik cinsilatifler erkeklerin arasına serpiştirilmiş gibi durmaktalar. Yaşlı yok. Sanırım saatlerini kaçırdım. Sabahın erken saatlerine yola çıktıklarını görürüm. Nereye gittiklerini bilmem ne yaptıklarını bilmem. Sessizce giderler ve aynı sessizlikle geri dönerler. Ama gençlerimiz öyle değil. Varlıklarını duyurma peşindeler. Kendilerini gösterme şevkindeler.

Şikayet etmiyorum; elbette onlar da sömürge çarkının dönmesinde hizmet etmeliler. Benim şikayetim kadınların giyim kuşamındaki değişimler. Dün bu kadınlar uzun etek giyerlerdi, bugün mini etek. Dün bunlar pantolon asla giymezlerdi, bugün ise streç giyiyorlar. Fakat ben değişimin sadece genç kızlarımızı etkilemediğini orta yaş ve üzerindeki kadınlarımızı da değiştirdiğini görmekteyim. Evet, kendilerine göre kimilerinde hâlâ tavır ve davranışlarında bir nezaket hissediliyor ama hepsi bu. Eskiye göre daha rahat giyiniyorlar. Eskiye göre daha az kumaşla örtünüyorlar. Eskiye göre özgüvenleri daha fazla.

Genç kızlarımızdaki değişim çok daha fena. Üstlerinde transparan gömlek altlarında incecik pantolon. Işık vurdukça tenleri görünmekte. Kim kimi örnek alıyor bilmiyorum. Kadınlarımız kızlarımızla birlikte bir yarış halindeler. Kadınlarımız tecrübelerini kullanarak bir adım öne geçiyor, kızlarımız ise buna karşılık dişiliklerini daha fazla soyunarak gösterip yarışta öne geçiyor. Kim kazanıyor, kim kaybediyor bilmiyorum.

Orta çağ döneminde köle kadınların, kızların örtünmeleri yasaktı; Fransa’da kırmızı ruju sadece fahişeler sürerdi. Örtünmek, giyinmek sadece hür insanların tekelindeydi. Soruyorum size toplumun tamamı hür olan bu şehirde ve hür insanların seyahat ettiği bu otobüste kadınlarımız, kızlarımız köleler gibi neden giyinirler. Köleler gibi neden vücutlarını sergilerler.

Bir hicran saplandı benliğime. Kaybettiğim, özlediğim yaz hangisiydi unuttum. Ne bir önceki ne daha önceki ne de bir daha öncekiydi. Kaybettik, yazlarımızı kaybettiğimiz gibi özgürlüğümüzü de yitirdik. Bizler özgür kimlikle dolaşan köle insanlar olduk. Bir hicran geldi buldu beni, artık bırakmaz beni.