Şehir, Yönetimin Konusu Değil Yönetenin Ta Kendisidir

Binlerce meslek ünvanı ve onbinlerce faaliyet adı altında toplanacak milyonlarca olayın sonuçları ve içerikleriyle ilgili bir yönetimden sözediyoruz. Bu yönetim kimbilir kaç bin civarında sayıda haneyi ve nüfusu hedefliyor. Bu insanlardan ve bu hanelerden doğan ihtiyaç, istek, zorunluluk bu yönetimin birinci kademesine yerleşiyor. İkinci ve üçüncü kademede ise sırasıyla komşu şehirlerle, vilayetlerle ve bütün dünyadan ülke, devlet, şehir ve insanlarla etkileşimi kaştarabilmek konusu yer alıyor.

Bu yönetim birtek ademe, birtek heyete, birtek kuruma terkedilemez.

Mutlak anlamda… nasıl ki bilmek istencimizi ve yapmak yetkinliğimizi mutlak anlamda bir şahsa terketmeyi insan onuruna yakışmaz buluyoruz, işte aynı sebep ve özen dolayısıyla “yönetim yaklaşımlarımızı” belli ilkelere bağlamak gerekiyor.

O belli ilkeler, şehrin “ne tek bir şahıs tarafından zaten başarılamayacağı büyüklükte” işleri içerdiği içindir “ne de herkesin karışması durumunda karmakarışık edilme riski” taşıdığı içindir. O ilkeler, direkt yahut dolaylı olarak etkileşim içinde olan insanların, eşyaların ve kavramların “olumlu katışmasını” başarmak içindir. Bu başarılamazsa görünüşte “ilke” olan mevzuat ve görünüşte “yönetici” olan başkan yahut amir, insanlara kendisine riayeti dayatır. Gün gelir, “olumlu katışmayı” başaramayınca “yöneticiler” büyüğünden küçüğüne çeşit çeşit birer “diktatör” olur oturur başımıza. Ve yine gün gelir, “olumlu katışmayı” başaramayınca “mevzuat” geniş kapsamlısından dar kapsamlısına çeşit çeşit birer “kelepçe” olur bağlar elimizi.

Ne kadar çok şeyi içerse ve ne kadar çok insanı ilgilendirse de “işlerimizi çekip çevirmek ve amaçlarımız uyarınca uğraşmak” için “karar yapmak” işi demek olan yönetimin konusu, şehir de değildir toplum da değildir. Yönetimin konusu ihtiyaçlarımızdır, zorunluluklarımızdır, sahipliklerimizdir, sakınmalarımızdır, meşguliyetlerimizdir, hizmetlerimizdir, üretimlerimizdir. Yönetimin başarılı olup olmadığı ise ihtiyaçlarımızı karşılayabilip karşılayamadığımızla, zorunluluklarımızı yenip yenemediğimizle, sahipliklerimizi koruyup koruyamadığımızla, sakınmalarımızı sürdürüp sürdüremediğimizle, meşguliyetlerimizin kazançlı olup olmadığıyla, hizmetlerimizin görülüp görülmediğiyle, üretimlerimizin kaybedilip kaybedilmediğiyle ölçülür. Bu ölçümden mutluluk duyuran bir sonuç çıkması da o konuların belirsizlikten kurtarılmasına, o konuların her unsurunun açık ve anlaşılır şekilde bilinir kılınmasına bağlıdır.

Dolayısıyla belediye, bu konuların belirsizlikten kurtarılmasını sağlamalıdır. Şehir bir şahıstır esasen. Yani bir arazi parçasından ibaret değildir. Bir problem yumağı değildir. Şehir bir insandır.

Şehrin mesleklerini, mülkiyetlerini, amaçlarını, ihtiyaçlarını, zorunluluklarını, sakınaklarını belirsizlikten kurtarmamız gerekiyor. Belediye idaresi şehrin ve dolayısıyla şehirlinin işini bilmesini sağlamalıdır. İşini bilen önünü görür. Belediye idaresi şehrin ve dolayısıyla şehirlinin yerini bilmesini sağlamalıdır. Yerini bilen gücünü bilir. İşini ve yerini bilmeyenin hiçbir imkanı ve sahipliği olduğundan bahsedemeyiz. İmkanı olmayanın da amacı olamaz. Bir şehrin amacı, o şehrin sakinlerinin amaçları toplamıdır. Şehirlinin amaçsız ve umarsız olduğunu kabul edemeyiz. Bilakis bunu dayatıyorlar fakat. Nasıl mı dayatıyorlar? Evini barkını, yolunu sokağını, bahçeni atölyeni, çarşını pazarını, işini düşünü şu şekilde planladım diyerek dayatıyorlar. Bu dayatmalar karşısında direnen bir Şehir görüyor muyuz? Evet görüyoruz. O planlara itiraz etmesini gerektiren ve o planlara uymayan başka yahut değişik amaçları var ki şehirli direniyor ve demek ki o amaç sayesinde görünür alana çıkan bir Şehir bünyesinde şahsiyettir o.

Amaçlarımız imkanlarımıza, imkanlarımız işimiz ve yerimize dayanıyor. Bu yönden belirsizliklere ve dolayısıyla çaresizliklere itilmeye çalışılan Şehir, evvela bu despotizme karşı çıkmayı amaçlamış olmalıdır kanaatindeyim.

tahsinyilmaz@yahoo.com

Yazarın Diğer Yazıları

Döndürülen Dolaplar Ve Dolaplara Doluşanlar

Aday Seçilen

Murat - Mürted - Mir'at

Para Nedir?

Siz Yazmış Olun