Memleketi Taşıyan Bedenen Çalışan

Ey işçiler ezildiğinizden dolayı kendinizi; acınmak ya da işinize küsmek, iş arkadaşınızı rencide etmek yoluna saptırmayın. Mesleğinize/emeğinize sahip çıkmak ile ekmeğinize sahip çıkmak arasında kalmış değilsiniz.

İşçi yoksa eğer hiç kimseye iş yok. İş yokluğunun işçi yokluğuyla alakası da yok diyecek olana ise diyecek bi’sözümüz hiç yok. “İş yapmayana adam mı denir” sözü Türk’ün, Türkçe’nin, Türkiye’nin kıymetini nasıl tebarüz ettiriyorsa ameli iştigaller de o kadar meslek kıymetini daha bi’hak ederler. Yediğimiz ekmek, oturduğumuz koltuk, yazdığımız kalem kağıt, bindiğimiz araba, eğittiğimiz hayvan, yetiştirdiğimiz meyve sebze, giydiğimiz elbise ayakkabı, yürüdüğümüz yol, içtiğimiz su meşrubat, barındığımız ev, kurduğumuz sofra, harcadığımız enerji, çalıştırdığımız makine teçhizat, açtığımız kitap ilahiri emsal nicesi gerek zaruri gerek iradi gerek tezyini eşya bedenen çalışanların imali, istihsalidir.

E hani elektronik, manyetik, matematik şeyler diye istihza edenleri kaale alacak değiliz tabi. Zira böylesi tenakuz arayanlar ne desek düştükleri nakızayı idrak edemeyeceklerdir. Keza işçi yoksa mezkür meşgalelerin ne icra yeri ne malzemeleri ne sarfiyatları ne icaplarının eşya ve alet edevatı hazır ve inşa edilebilecektir. Zaten işçi hesabi, izafi, hendesi, akli, farazi mülahazaları yadsımadığı gibi maslahata ve mevaza, mihenge dair keşfi ve telifi ve hizmeti, idareyi, siyaseti sunanlar da işçiliği yadsımayacaktır.

Lakin halde efalde işbu tembihe mugayir bir manzara revaçtadır. Karar yapanlarla iş yapanlar arasında amir memur teatisi var kabul edilmekte ve onlar arasındaki işbirliği ve ünsiyet iğfale, tecavüze uğramaktadır. İş yapma sıhhati; işe katkısı olanların sürur ve suhuleti berhava edileyazıldığı için bozulmaktadır. Zihniyle işleyenler maişet vesilesini kendileri yarattıkları vehmine kapılarak ameliyle işleyenlere lütfettikleri, kerem ettikleri, himmet ettikleri kanaatini dayatmaktayken aleme ve insana fevka’l-ade zulmetmiş olduklarını hiç düşünmüyorlar mı acaba?

Yaptıracak kadar dahi bilmeyenin yapmayı bilene müstekbirane, müstağniyane, hakimane davranmasına itiraz etmek ve karşı durmak; yaptırmayı bilenin öyle davranmasından dolayı ikaz edilmesinden daha elzemdir elbet. Gelgelelim o hadsiz, işveren olduğundan başka bi’’de mülkün, mekanın, takım taklavatın sahibi ya(!), ondan dolayı müstehakmış sayılıyor fakat. Gerçekte patronun yani “etrafı kendine göre biçimlendiren”in gerçekte işe maledilmesi gerektiği unutulmaktadır. Patron, iştir; ne yaptırandır ne de yapandır.

Hiçbir işçi ona reva görülen işbu muameleden razı olmadığı halde işçilerin çok çok büyük kısmı işten başkasına riayet ediyor, tahammül ediyor. Misli olarak muhalefetini başka yönlere velevki yansıtıyor olsun, bu, mukabil tutum yerine geçmeyecektir. Bu yol tutulagidildikçe hınç husule gelmekte ve ünsiyet yerine hasımlık peyda olmaktadır. Ayrıca o yol ameli mesleğin müntesipleri, erbapları, çalışanları arasında dayanışma yerine yıkıcı rekabete, mala hayınlığa, acemilere gaddarlığa, kabalığa varmaktadır.

Oysa herhangi meslekte yaşatılması gereken maharet ve ehliyet intikali, tevarüsü imkanı zayi edilmesin diye ihtimam gösterilmelidir. Böylece mesleki tecrübe kuvvetlendikçe insan başkaca hal ve anlardaki tekamüle yarayışlı terbiyeler kazanabilecektir. Çünkü iş, o iş içindeki insana; işin yapıldığı yerin, işletilen aletin, işin tatbik edildiği malzemenin, mamulden menfaat şeklinin kaideleri, yöntemleri, icapları ilahiri işin bütün maslahatı muvacehesinde diğer insanlarla ve eşyayla münasebetine müsbet tesir eder ve muhtelif adap ve erkana aşinalık ve tevafuk kazandırır. Yani bir meslekte yetişen hiç farkında olmadan içtimai ve beşeri terbiye edinmiş de olur.

Hatta bu terbiye ve tekamül sayesinde işverenin yahut iş sahibinin gadrine karşı durma hüviyeti korunur; ifsadın önünü alma tedbiri yaşatılır. İhtar olunur. Ey işçiler ezildiğinizden dolayı kendinizi; acınmak ya da işinize küsmek, iş arkadaşınızı rencide etmek yoluna saptırmayın. Mesleğinize/emeğinize sahip çıkmak ile ekmeğinize sahip çıkmak arasında kalmış değilsiniz. Bi’l-akis mesleğinize sahip çıkarak ekmeğinize sahip çıkmış olacağınız gibi işverene, iş sahibine hasım çıkmış olmayacaksınız: bi’l-hassa onlara örnek olacaksınız. Yaptığınız iş vesilesiyle memleketi (belki sadece sizler) sırtınızda taşıdığınızı unutmayın. Memleketin sırtında yük olanlara hadlerini böylece bildirmiş olacaksınız… meydanın boş olmadığını ve onlara bırakılmadığını da.

Beykoz, 22 Şubat 2020

Yazarın Diğer Yazıları

Döndürülen Dolaplar Ve Dolaplara Doluşanlar

Şehir, Yönetimin Konusu Değil Yönetenin Ta Kendisidir

Aday Seçilen

Murat - Mürted - Mir'at

Para Nedir?

Siz Yazmış Olun