Kütür Mütür Kültür

“Salata aroması”nda afiyet aramak bir meziyet telakki ediliyor: işte kültür.

Canlarını Allah’a borçlu olduklarını müdrik insanlara “görülmeye, varıp yanına şahit olunmaya değer” dedirten gündelik hayatınızdır, kültür. Ahlakınız “canlarını Allah’a borçlu olduklarını müdrik o insanlarla” müşterektir çünkü. Müşterek mayanızdan, ahdinizden nasıl olup da öyle değişik değişik ama hiç de farklı olmayan maslahatlar, tecrübeler zuhur edebilirmiş merakını celbeder, kültürünüz. O borcun edasını intaç eden nice yollardan kim bilir hangi birine şahitliğinize vesiledir kültür, ki nasıl da hangi değişik hüviyeti haiz bir beşer hemcinsinizi size hayretle baktıran gündelik hayatlardan tezahür eder. Çünkü rahmetin de gazabın da tecellileri türlü türlüdür arzda ve semada.

Ama her kişiyi;

  • “haklarını anlamak yerine onun avantajlarını kullanmak” peşinde bir fırsatçı sayan,
  • “sorumluluğunu anlamak yerine o sorumluluğa dahil emanet aldığı selahiyeti kullanmak” peşinde bir musallat sayan,
  • “feridesini anlamak yerine tabiyat/fıtrat taht-ı revanıyla samet ve ferdiyet dayatmak” peşinde bir pervasız sayan

ahlaksızın vaziyet ediciliğine bırakmışız maa’l-esef gündelik hayatımızı.

Peşin peşin söyleyelim ki bu moral ve mental sömürgencilerin biri anketçiler ve diğeri de onları istihdam eden patronları olan bilimcilerdir. “Eğilim araştırması yapıyorum” diyen anketçilerin ve “eğilim çözümlemesi yapıyorum” diyen bilimcilerin işledikleri… kendilerinden menkul ve hal-i hazır vecibeleriyle işlettikleri suça ortakçı durmaktayız.

Çatışmacılığın da Uyumlayıcılığın da her hal ve kârda işlerine yarayışlı modüler ve prefabrik cihazlanma olarak kendi dolaplarına bağlı işletilebilinmesinin mümkünlerini istinbat etmeye odaklanmış müstekbir ve müstağni siyasetlerinin tecavüz ettiği kültür, onların elinde ne hallere düşürülmüş anlayan beri gelsin. Bir hüviyet midir, bir itiyat mıdır, bir meşrep midir, bir tabiiyye midir nedir belli değil kültür dediğin şu halde. Hiçbiri sayılmasın diye çok uğraşılmış olduğu apaçık belli bu spekülasyonla, biz müsaadekar durmasak işletilemeyecek olduğu halde; betimleyici, tarihsel, normatif, yapısal, psikolojik, genetik ilahiri çeşit çeşit talimgahlara açılmış ve iğdiş edilmiştir, kültür. Hepsinden biraz ama vakıa hiçbiri, hiçbir şey derekesine düşürülmüş güya fehim ama tastamam vehim kültür peşinde insanlığın sürüklenmesine şahit bile değil ancak seyirci oluyoruz.

Bir göçmen toplumu oldukları, bir göç ülkesinde ikamet ettikleri kendilerine çoktan kabul ettirilmiş insanların yaşadıkları devletlerde kurulu amme idarelerinin “tutum ihraçlarına” kapılmak ahmaklığı ile kast dayatmacılığına müstenit amme idarelerinin “rüşvetlerine” kapılmak ahmaklığı arasında bir amme idaresi modeli yok dünyada şu anda. Kültürün aktörü bugün insan değil göçmendir, kültürün tek tarhı ise göçülen yerdir diye bir kanıksama variddir çünkü… yegane ve baskın olan zihniyet ise haliyle “çok kültürcülüktür”.

Canını Allah’a borçlu olduğundan habersiz yahut borçlu olduğuna kayıtsız insanlardan oluşan toplumda siyaset araçları ise (terbiyeden, nasihatten uzak olan herşeyden imal edildiği ve öylesi herşeyi ihtiva ettiği için onlar); tanınma, eşitlik, bütünleşme nehicelerini de birer fesat mekanizması kılmış oluyorlar. Mısmıl-murdar, helal-haram, makbul-muhal, mahut-mübah kıyaslamasına mahal bırakılmıyor. Simülasyon-asimülasyon ayırımı meçhule atılıyor. “Salata aroması”nda afiyet aramak bir meziyet telakki ediliyor. Neticede kah “farklılıklar üstünde birleştiricilik” kah “farklılıklar nezdinde ayrıştırıcılık” her ikisi de çok kültürcül toplum politikaları olarak hizmete koşulsa dahi abes görülmüyor. Çünkü her ikisi de yeri gelir “birarada yaşama terbiyesi” yeri gelir “haklılıkların tanınması” kalıpları takılabilen birer pres makinalarıdırlar.

“Cari bilimcileri ve politikacıları takbih ve itham edeceksiniz ya, uydurup uydurup yakıştıracaksınız neticede tabi” diyenlerin, bilimcilere de politikacılara da fevka’l-ade yararlıklı hizmetçileri olan anketçiliğin murdarlığını ortaya koyan şu cetvelimizi gördükten sonra susmalarını bekleyelim mi!

ANKETÇİLERİN İŞÇİLİĞİYLE

“ÇOK KÜLTÜRCÜLÜK ADINA”

KÜLTÜRLERİN İĞDİŞ EDİLDİĞİNE DAİR CETVEL

ANKETÇİLER NE YAPMAKTADIRLAR ANKETÇİLER NE YAPMALIDIRLAR
Görüşünü almak istedikleri kişinin/hüviyetin imzasını almayız derler. Çünkü baştan takdir edilmiş unvanların altı bilimcilerin baştan takrir ettikleri keyfiyetle doldurulabilsin diye öyle yaparlar. Hayır. Görüş sahibinin imzası da istenmelidir. Eğer şahsın mahremine hürmetiniz var ise, o mahreme tetabuk eden bir mevaz icadetmek hem vazifenizdir hem bilimcilerin istismarına varan yollara da mahal bırakmamak icabıdır.
Görüşü sorulan kişiye araştırma bulgularını teslim etmezler. Hayır. Etmelisiniz. Hatta kendisinin hangi görüşler manzumesine dahil olduğunu bilmek hakları vardır. Evvela bunu bildirmek borcunuz vardır. Çünkü zabta geçirdiğiniz görüş sizin mülkünüz değildir.
Görüş alınan evren ile o görüşün tarziyesinin gözetildiği evreni ve tarziye kanallarının nasıl ve niçin ilişkilendirildiği keyfiyetini baştan bildirmezler. Hayır. Bildirmelisiniz. Hem de tarziyeniz bütün bir meslek, cinsiyet, ülke, şehir vb. kamusal ammiyet çapındaysa; bu bildiriminize her soruya verilmiş cevapların tek tek muhtasar yekünleri eklenerek (çapraz okunuşu ketmedilerek olsa bile) bildirilmelidir.
Sonuçları kimlere satılmak için yapılan veya kim tarafından sipariş edilen bir araştırmayı çalıştıklarını açıklamazlar. Hayır. Açıklamalısınız. Aksi halde cevap vereni yalancılıkla itham ve tahkir suçu işlemiş olursunuz. Yalan cevaplar ihtimaline karşı mısmıl ve mübah tedbiri bulmak sizin göreviniz çünkü.

(20 Kasım 2017)

Yazarın Diğer Yazıları

Döndürülen Dolaplar Ve Dolaplara Doluşanlar

Şehir, Yönetimin Konusu Değil Yönetenin Ta Kendisidir

Aday Seçilen

Murat - Mürted - Mir'at

Para Nedir?

Siz Yazmış Olun