Tek Kişilik Bir Ordu

Kütüphanemdeki kitapları tasnif ederken, D. Ahsen Batur'un yayımladığı eserler yanyana geldiklerinde rafa karşıdan bir baktım ve utandım. Bir de hatırıma "Deli ve Dahi - The Professor and the Madman" filmi geldi.

Tek Kişilik Bir Ordu

19. yüzyılda geçen filmin hikâyesinde, Oxford İngilizce Sözlüğü'nün akademisyenler tarafından  nihayete erdirilememesi üzerine, James Murray (Mel Gibson) adlı bir profesör vazifelendirilir. Sözlüğün ilk baskısı için müthiş bir çalışma temposu içine giren profesör, yardımcıları da olmasına rağmen, gün gelir tıkanır. Tam bu esnada Amerikalı ruh hastası ve istemeden katil olan Dr. William Minor (Sean Penn) sahneye çıkar. Broadmoor Akıl Hastanesi'nde hücrede kalan Dr. Minor, İngilizce kelimeler hususunda James Murray'e destek vermeye başlar. 10 bin sözcüğün kökenini ve anlamını Murray'e veren Dr. Minor, filmin başında öldürdüğü adamın karısı ve ailesinden kendisini affetmelerini ister.

Simon Winchester’ın biyografik romanından ilham alınarak yapılan filmi seyrederken, gözümün önünden pek çok kişi geldi geçti. En çok da Dr. Mehmet Niyazi Özdemir, Mahmut Çetin ve D. Ahsen Batur'un yeldeğirmenlerine karşı verdikleri müthiş mücadeleyi hatırladım. Kültür ve sanatın ilgi görmediği bir memlekette yaşayan, inandıkları ve bildikleri herşeyi romanlar ve araştırma kitaplarıyla insanlara sunmaya gayret eden, bu çileli çabaların neticesinde de her defasında üzülen, yok sayılan, kıymet verilmeyen; bütün bu olumsuzluklara karşılık yollarından dönmeyen bu yılmaz savaşçıları düşündüm.

Mehmet Niyazi ölünceye kadar kendisine misyon edindiği "Türk Milleti'nin tarihini doğru anlatan" eserler verdi. Özellikle Çanakkale ve Yemen savaşlarını anlatan kitaplar için ömrünün çoğunu kütüphanelerde geçirdi. Ben, Niyazi abiyle görüşebilmek istediğim zaman onun çalıştığını bildiğim kütüphanelere giderdim.

Türkçe literatüre "Boğaz'daki Aşiret" deyimini hediye eden Mahmut Çetin de bugüne kadar Türkiye'de pek az kimsenin ilgilendiği biyografi konusunda, deyim yerindeyse, tırnağıyla kuyu kazdı, samanlıkta iğne ararcasına çalışmalar yaptı. Türkiye'nin ilk biyografi sitesi olan www.biyografi.net'i kurduğunda hepimiz "ne olacak acaba" diyerek uzaktan seyrettik. Ama Mahmut Çetin siteyle yetinmedi, üstüne üstlük bir de "Biyografi Analiz" isimli aylık dergiyi çıkardı. Dergi macerası; internetin gelişmesi, basılı medyanın fonksiyonunu yitirmesi sonucu yarım kaldı. Olumsuzluklardan ötürü yılmayan Mahmut Çetin hâlâ biyografi.net sitesini, şimdi pek çok taklidi olmasına rağmen ayakta tutuyor.

Mahmut Çetin sayesinde tanıdığım bir başka "yılmaz kültür savaşçısı" da D. Ahsen Batur. Selenge Irmağı'ndan ismini alan Selenge Yayınları'nın çıkardığı kitapların yalnızca listesine bakmak bile Ahsen abinin muhteşem gayretlerinin sonucunu görmeye kâfi gelir ama görmek isteyene... Körler memleketinde yaşadığımız ve Kültür Sanat Dünyası'nın para musluklarının işe yaramaz şahıslar tarafından kontrol edildiğini bildiğim için, artık bu hususta kimseye birşey söylemiyorum. Bu millete faydalı işler yapmak isteyen kim olmuşsa, son yüz yıldır hep kafasına balyoz indirilmiştir. Şayet dinsiz, laik, ateist, pagan, komünist iseniz yayın dünyasının bütün imkânları emrinize âmâde edilir fakat Müslüman Türk milletinin yararına bir faaliyette bulunuyorsanız, bütün kapılar yüzünüze kapanır. Buna son 17 senedir güya iktidarda bulunan ve güya milliyetçi-muhafazakâr olduğunu iddia eden Akparti hükümeti de dâhildir. Bu milletin kutsallarına küfreden herkes (mesela piyanocu Fazıl Say, gazeteci bozuntusu Ahmet Hakan, Ertuğrul Özkök vb) Akparti hükümeti tarafından baştacı edilirken, binbir zorlukla yayıncılık yapmaya çalışan insanlar hep görmezden gelindi.

Konuyu dağıtmayayım. Ünlü bilimadamı Lev N. Gumilev'in bütün eserlerini Rusça gibi zor bir lisandan Türkçe'ye tercüme eden D. Ahsen Batur'un bu hizmetinin farkına halen varılabilmiş değildir. Gumilev'in (Gumilof diye okunur) eserlerini değil de Maksim Gorki'nin kitaplarını tercüme etseydi, Ahsen abi bugün baş üstünde taşınan şahıslardan biri olurdu. Fakat o mütevazi kişiliğiyle, hiç bir zaman şöhret peşinde koşmadan doğru bildiği yolda yayıncılık yapmaya devam ediyor.

Selenge'nin sitesine bakarsanız, eserlerin kalitesinden ne çeşit bir yayıncılık yapıldığını çok daha iyi anlarsınız. Etnogenez - Halkların Şekillenişi Yükseliş ve Düşüşleri, Hazar Tarihi (Türkler, Yahudiler, Ruslar), Eski Ruslar ve Büyük Bozkır Halkları, Eski Türkler gibi Gumilev'e ait eserlerin yanısıra Mukaddesî'nin İslâm Coğrafyası (Ahsenü't Tekâsim), Ekber Necef'in Karahanlılar, Heinrich von Staden'in Korkunç İvan Zamanında Rusya gibi pek çok kitabını görürsünüz.

Bir tarafta yaptıkları sözlük çalışmasıyla bütün dünyanın tanıması için haklarında kitap yazılıp, filmleri yapılan James Murray ve William Minor; diğer yanda tek başına bir enstitü gibi çalışan yılmaz savaşçı D. Ahsen Batur. Mukayeseyi siz yapın.

İrtibat: Samimi ve yapıcı düşüncelerinizi iletmek isterseniz: igemici@hotmail.com