Savaş Bir Ekonomidir
"War Dogs" adlı 2016 yapımı filmi seyretmediyseniz, hemen bulup izleyin lütfen. Ben konusuna bakıp komedi zannederek uzak durmuştum, sonra bir gün seyretmeye başladım ve daha ilk 3 dakikada savaşa başka bir gözle bakmamız gerektiğini anladım.
"Savaş bir ekonomidir ve aksini savunan biri varsa, ya bu işin içindedir ya ahmaktır veya bizi salak sanıyordur." Başrollerinde Jonah Hill, Miles Teller, Ana de Armas ve Bradley Cooper'in oynadığı filmin şifresi bu cümlede gizli... Meğerse Türkiye'de son aylarda seçim kazanmak için çok telaffuz edilen "Beka, terör, hürriyet, bağımsızlık" ve benzeri kavramların bizi kandırmak için üretilmiş sloganlar olduğunun farkına maalesef biraz geç vardım.
İşte bu kadar. Gerisini yazmaya, anlatmaya, iddia etmeye, bağırıp çağırmaya gerek yok. Önceki savaşları bir nebze olsun gözardı edebiliriz ama hele de şu son yüz - yüzelli yıldır yapılan harplerin tamamının temelinde para, maddiyat ve menfaat yatıyor. "Savaş Köpekleri" filminin ana teması bu ve gayet de doğru bir tespit...
İki yahudi genç, liseden sonra ilk defa bir arkadaşlarının cenazesinde karşılaşırlar. Biri her işte başarısız olmuş, diğeriyse amcasının yanında silah ticaretini öğrenmiştir: "Pentagon'la (Amerikan Savunma Bakanlığı) anlaşma yaparsan, kırıntıların değeri milyonlarca dolar oluyor." Tam bir yahudiye göre mantık fakat süper bir mantık. Büyük silah tacirlerinin ilgilenmediği küçük ihaleleri takip edip, küçük gibi görünen mermi, roket, gaz maskesi vs ihalelerini kazanıp zengin olmaya başlamak...
Küçük Bush ve Dick Cheney ikilisinin Irak'da yaptığı salaklığın neticesi olarak savunma ihalelerinde küçük bir gedik açılınca, şişko yahudi Efraim de bu delikten içeri girer. Şimdi yanında herşeyi pazarlamakla geçinen arkadaşı David de vardır.
Filmi seyretmeye devam ettikçe, ne kadar saçma sapan bir dünyada yaşadığımızı da görüyoruz. Haydut devlet ABD'nin "kuralsız savaşlarıyla" aç kalan insan topluluklarının, acı çeken milletlerin trajedilerini "normal" olarak görmeye başlamış bulunuyoruz. Irkçılığın, caniliğin sanki başka bir versiyonunu yaşıyoruz. Legal yahut illegal yollardan para ve iktidar sahibi olan zenginler "üstün ırk", fakirlerse "gebersinler, bunlar zaten niye var ki?" düşünceleri herkese hâkim durumda... Film insanı derin düşüncelere sevk ederken, gerçek dünyayla da yüzleştiriyor.
Hele de şu, filmin 35. dakikasındaki meşhur "Amerikan üstünlük kompleksi" ve buna müsaade eden dünyanın aptal milletleri!.. Ürdün'ün başkenti Amman'da uçaktan inen silah taciri iki arkadaş, pasaport kontrolünden geçmek için sıra beklemekte olan yüzlerce insanı yararak ilerleyip "önce ben geçeceğim çünkü Amerikalıyım" diyorlar. Bu, üstünlük kompleksi gibi görünen aşağılık kompleksine ilk olarak seneler önce bir korku filminde rastlamıştım. Malûm, korku filmlerinde bir grup insan bir mekânda sıkıştırılır ve bir türlü oradan kaçamazlar. İşte böylesi aptal bir korku filminde, bir grup insan Avrupa'daki bir şatoda bir hayalet tarafından sıkıştırılmış ve teker teker öldürülüyor. Grupta bulunan sarışın bir aptal Amerikalı karı "ama ben Amerikalıyım, hayalet bana zarar vermemeli" diyordu. Donald "duck" Trump da aynı kafada şimdilik gidiyor ama göreceksiniz bir gün suratını bir duvara vuracak.
Yine filmde kendini aşırı beğenmiş bir kadın var. David'in sevgilisi İz (Ana de Armas). İnsanı delirtecek kadar egoist, her ota maydanoz, sanırsın Truvalı Helen ve David de bu kadına sabrediyor. Bradley Cooper'ın canlandırdığı Henry Girard karakteri filmin sonlarında "kadın yok" diyor yani "sorun da yok". :)
Filmde bazı gülünç sahneler ve diyaloglar var diye, sinemadan anlamayan bazıları filmi komedi kategorisinde sanmışlar. Bu film sıradan insanların yani benim gibilerin bilmediği bir dünyanın kapısını aralamamıza yardım ediyor. Şimdi de sıra Nicholas Cage'in başrolünde oynadığı ve "dünyanın en büyük silah kaçakçısının Amerikan başkanı olduğunu cesurca söyleyebilen bir film" olan "Lord of War"da... 2005 yapımı "Savaş Tanrısı" filmini arşivime katmış olmama rağmen bugüne kadar izlememiştim. "Savaş Köpekleri"nin üstüne ancak "Lord of War" gider.
