Kurulu Düzene Karşı Savaşan Deli Baltalar

Sayıları her geçen gün azalsa da dünya üzerinde hâlâ "hakikat ve adalet" için savaşan kahramanlar var. Bu cesur insanların "Don Kişot"a benzetilmeleri iyi mi kötü mü halen karar veremedim ama böylesi şahıslara ihtiyacımız var.

Kurulu Düzene Karşı Savaşan Deli Baltalar

Kendisinin önüne yal konulmadığı için suret-i haktanmış gibi görünen ikiyüzlü alçakları kastetmiyorum, adalet ve hakikat için gerçekten mücadele eden delifişek insanları söylüyorum. "Deli, aptal, ahmak, psikopat" gibi yaftalarla itham edilmelerine rağmen savaşmaktan yılmayan cesaret sahipleri, size saygı duyuyorum. Kiminizin hikâyesi bir roman veya filmle duyurulabilme şansına sahip olabildi, kiminiz ise adsız kahraman olarak yaşayıp öldünüz.

İşte bu isimsiz kahramanlardan biri olan dedektif Russell Poole'un Los Angeles'daki bozuk sisteme karşı verdiği mücadele bir filme konu oldu: "City of Lies" yani Yalanlar Şehri. Başrollerinde Johnny Depp ve Forest Withaker'ın olduğu 2018 yapımı film, Randall Sullivan'ın yazdığı belgesel kitaptan uyarlandı. Kitap ve filmde 1990'lı yıllarda öldürülen ve katilleri bulunamayan iki rap şarkıcısının ölümü araştırılırken, Los Angeles Emniyeti, politikacılar ve ABD'nin kölesi zencilerin arasındaki pis ilişkiler anlatılıyor. Tupac Shakur ve Notorious Big'in öldürülmelerinin arkasındaki kirli münasebetlerin ortasında kalan ve işini yaparak katilleri bulmak isteyen dedektif Russell Poole öyle bir hale geliyor ki, ailesi terk ediyor, polislikten uzaklaştırılıyor, bunalıma düşüyor fakat cinayetleri çözmek için verdiği mücadeleden vazgeçmiyor. Sonunda bu uğurda 2015 yılında canını bile veriyor. Dedektif Poole bence bir kahraman, adalet ve hakikat için mücadele eden yılmaz bir savaşçı... Yaşarken kıymeti bilinmese de ölümünden sonra yazılan kitap ve çekilen film bile ona saygı duruşu mahiyetinde...

Peki bizim ülkemizde durum nedir? Cevap, kepazelik. Kahramanlarımızı ya göğe çıkartır, ulaşılmaz insan yerine koyar tapınırız veya yerin dibine sokarız. Arası yok. Benim "kahraman" diyebileceğim Deli Baltaları sayacak olursam; Muhsin Yazıcıoğlu, Necip Hablemitoğlu, Raif Karadağ, Kadir Mısıroğlu, Mahmut Çetin, Dr. Mehmet Genç, Mehmet Niyazi (Özdemir), Oktay Sinanoğlu, Aytunç Altındal... İsimlerini şu anda hatırlayamadığım birkaç muhterem insan daha mutlaka vardır. Fakat bu mümtaz kişiler bile kıymeti bilinmeden yaşadı ve yaşıyorlar. Bizim toplum niçin bu yılmaz savaşçılarına sahip çıkmaz, bilinmez. Lafta uçururuz, yere göğe sığdıramayız ancak bu kahramanları gelecek nesillere aktarmak, tanıtmak gibi bir eylemde de bulunmayız.

Mel Gibson, İskoçların kahramanı William Wallace'ın hayatını film yaptı, unutulmazlar arasına girdi. Rahmetli Mustafa Akkad Libyalı kahraman Ömer Muhtar'ın mücadelesini film haline getirdi, hâlâ seyrediyoruz. Yine bu sene sinemalarda fırtına gibi esen "Deli ve Dahi - The Professor and the Madman" filmini izleyen herkes, profesör James Murray ile dr. William Minor'un Oxford Sözlüğü'nü tamamlamak için verdikleri çılgıncasına mücadeleyi öğrendiler. Daha yüzlerce bu çeşit kahraman ve eser adı sayabiliriz. Mahatma Gandi'den tutun da Abraham Lincoln'e kadar kimler bu resm-i geçitte yer almıyor ki? Bunlar hakikaten yaşamış kişiler, bir de sinema ve edebiyat sektörünün uydurduğu kahramanlar var ki, günümüzün gençleri onları "gerçek" sanarak taparcasına sevip örnek alıyorlar.

Ama Türkiye'de bu işi yapacak yetkinlikte ve kaabiliyette ne sanatçımız var ne de takdir edecek bir toplum... Biz ancak başkalarının yaptığı eserlere bakıp, alkışlamasını ve gıpta etmesini biliriz.