Yasal, Masal, Asıl
Sade, vasattadır. Ama sade yegane gerçek çözüm demek değildir. Sadeyi vasatta sınamaktan, tartmaktan uzaklaşırsanız sizden yegane gerçek çareyi duymak isteyecektir insanlar. Oysa öyle bir şey yoktur.
Sade, vasattadır. Ama sade yegane gerçek çözüm demek değildir. Sadeyi vasatta sınamaktan, tartmaktan uzaklaşırsanız sizden yegane gerçek çareyi duymak isteyecektir insanlar. Oysa öyle bir şey yoktur.
En birinci hali insanın “bilmek iradesinin” ve devamla derinleşip genişleyen olmak üzere “yapmak ehliyetinin” sürekli yaratılışıdır.
Hadi diyelim öncülük teşkil edecek bir iş yapacağız. Kendimize, camiaya, ülkeye, millete… kime öncelikle öncülük edeceğiz belli mi? Belliyse öyle belirleten ne? Gözümüze belleten mi gözümüzü belerten mi hangisi?
Çekip gitsen a! Olmaz. Mesele ne zalime haddini bildirmektir ne adaletin askerliğini yapmaktır. Mesele olduğun yerde ya da gittiğin yerde sana bulaşmasından, yapışmasından sakındığın şeye karşı korunaklı olup olmadığın meselesidir.
Hayatının hiçbir veçhesinde meşgul olmadığı meselelere bütünüyle farazi ve sadece farazi bilgilenmiş olarak dalan insanlardan geçilmiyor dünyada. Sonuçta “tek mahalde ve tek kumandada kesif” işleyen biri olup çıkıyor insan. Zaman Makinası gibi.
Mekanizmanın çirkinleşmesinin önünü alacak diye vazettiğiniz her menaat aslıda, o çirkinlikleri istihdam eder. Menedici kanunlar incele incele, karmaşıklaşa karmaşıklaşa “özünüzdeki zihni sakınma”yı tahrip eder çünkü.
Faydanın seviyesi yükseldikçe sayılarının azaldığını gördüğümüz insanlar yönetiyordur ve seviye düştükçe faydalanan sayısı artmaktadır ve bunlar yönetilenlerdir. Seviyenin yükseldiği yerdeki fayda ile düşük seviyeden kazanılan fayda aynı fayda hiç değil.
Merak bile işe yaramıyor her nasılsa! Sanki idrak ile aramızı ırak tutmak içinmiş merak. Olur mu ya! Fail-fiil muvazenesi yitirildikten sonra anlama güçlüğünü açıklamaya değil artırmaya varan yola sapacaksın muhakkak.
Devletin tecessümü tecessüslerin dairesindeki gayretlerinin toplamından mütevellittir yahut teyakkuzların muvacehesindeki gayretlerinin toplamından mütevellittir. Kaderine duhul edeceğimizin yahut alemin harcına meyyal sallanacağımızın muayenesini yapmalı
Gıdım gıdım muhasara yolundan teemmülde hacir altına alınmış günlere geldik. Kafirin standardını ve kurumlarını ülkende işler tuttuğun sürece ihtiyarını kendi elinle gerilettiğini ve onun tasallutuna yol verdiğini bile bile yaşamaktasındır.
E ne güzel işte mi diyeceğiz? Aydan aya prim ödemeleriyle biriken teminata geleceğimizi bağlamışız. Kazancın bir kısmını vergi ödemeleriyle hazineye ve oradan da sosyal donatımın tesisine ve onların işlerliğine bağlamışız. Daha da kalanını sonuna kadar yi
“Salata aroması”nda afiyet aramak bir meziyet telakki ediliyor: işte kültür.
Müslümanlar kime özeneceğini kime buğzedeceğini şaşırmış haldedirler. Gafiller ılımlısını yalımlısını kalp teraziden kalp teraziye taşımaktayken İslam’ın aslının esasının arzdan ne yolda silindiğini görmekte acz içinde olduklarını sezemiyorlar bile.
Seyrini, akıbetini, neticesini, tehlikelerini düşünüp hesaplayarak mı kırıcı olur etrafına insan? Eğer öyleyse birileri kırıcılığı iş edinmiştir kabulü var demektir. Kırıcı olanın amacı ne, var mı? Kırıcılığı incelemenin amacı ne, var mı?
Her dönüşünde başkalaşma zuhur eden dolabın tasarrufunda ademiyete garkolmuş yaşayan ve başka türlü yaşayamayan bir “can hamalı”dır insan işte şimdi. Esef ve halel saiklerini artık idrak edemeyen bir “hal hamalı” hem.