Vakit, İmkan, Fırsat

Sırf yapabildiğimiz için yaptıklarımızla yapmamız gerektiği için yaptıklarımız arasında kültür idraki vardır. Ama kimin umurunda!

"Husulü muhakkak olan tasavvur edilen şey için vakittir", İmam Kuşeyri, Kuşeyri Risalesi nam eserinde, 'Vakit' maddesine bu izahatı tahrir etmiş. Fırsat hakkında, Allah'ın yaratmalarından bir yaratmadır diyemiyorsak imkan-mümkün arasını tayin edemiyoruz demektir. Böyle bir kusur üzre değilsek, o halde bir fırsattan haberimiz olduğuna dair bahis açmak ihtimalimiz var. Aksi halde zaten ıttılaımıza girmemiştir o hudus, husul, vb. Dolayısıyla hayıflanmalarımız olabilmektedir: fırsatı kaçırdık, ah bir fırsatım olaydı gibisinden. İmkan rahmından bir mümkün vakti saatinde huruç eder Allah’ın izniyle ve o mahluka fırsat olur. Siz o fırsattan bihabersinizdir yahut şahitsinizdir. Bu fark sizin o fırsatın mahluk elinde tedebbüre geçmesi neticesi çeşit çeşit mahsullerinin hangisinden ve ne kadarından nasipli olmanızla ilgili bir farktır. O nasibin size yahut diğerinize veya başkanıza ulaşan bir nimet olduğunu bilmeyiz hatta çoğunluk. İşte kültürden bahsedince böylesi tevkiflerin tevfikini anlamak, anlamayı istemek lazımdır. Yoksa aletlerin, mecraların inkişafı veyahut şahsınızın işte güçte tekamülünüz yolundaki nice baskın ya da uzun süre konakladığınız menzillerin ayrı ayrı birer bilmem ne kültürü diye tesmiyeleriyle meşgul durakalırız.

Hatta rüzgar gibi gelip geçenlerden dolayı başımız döner durur. Mesela Compact Disk Rom. Üzerine lazer şuasıyla kayıt yapılan materyal. Başka bir kayıt eşyası misali, CD-Rom’un biraz evvelinde Manyetik Disk Ve Disketler. Ondan da önce Manyetik Şeritler. Bunlara kaydettiği şeyleri hâlâ elinin altında tutmayı başaran ne kadar insan vardır acaba? Böyle soruyoruz çünkü bu eşyaların üretimini yapan kalmadı. Artık başka başka şeyler geldi onların yerine. Ve bu yenilerin ise ne kadar teamülde ve de tedavülde kalacaklarını kimse öngöremiyor. Öyle ki bu tayfunda tutunmak adına her yeni medyaya bir önceki medyada kayıtlı olanların hepsini taşımakta ve dahası çift, üçüz, dördüz kütükler tedbir etmekteyiz.

Bunları Allah’ın yaratması birer fırsat diye mi yoksa Allah’ın şaşırtması birer kesat diye mi kabul edeceğiz? Akıbetlerini hiç fikretmedik ki onların bir ferasete taalluk eden istikballeri olsun, öyle değil mi! Peki bir aletin-edevatın ikmal tecrübesine örnek midir böylesi sergüzeştler? Vakti gelmemiş dahası mütemadiyen vaktini tecil edegeldiğimiz bir mahsule harcanan emek, sermaye, zaman ve sair mecaller karşısında agahlığımızın fesada uğratılması maliyetini kim hesabedecek? Tekamül yolculuğu, geliştirme gayreti diye mi kavrayacağız bunları? Yoksa sebatsızlığı itiraf etmekten mi utanıyoruz? Belki de maymun iştahlılığı matah sayıyoruzdur! İsrafın ve yosun tutmazlığın övüncünü paylaşmak yarışı içinde miyizdir ne, kim bilir!

Mümkünler envanterine yeni yeni şeyler katmaktayız zannına mağlup olanlar çoğunluk teşkil etmekte (ise eğer) ve onlar imkanları telef ettiğimizi düşünmüyorlar (ise zaten), demek ki halimizin (varsa) kültürel kıymetini neye istinat ettireceğimizi umursayan da yok muhakkak. Zira savrulma ile kültür birbirine uymaz. Horozun canı çektiği herhangi an ötmesi bir mahsul şey sayılıyorsa, şu halde horozun vakitsiz ötmesine mukabil boynunun koparılması gündemi berhava olmuştur. Öten ötene. Sırf yapabildiğimiz için yaptıklarımızla yapmamız gerektiği için yaptıklarımız arasında kültür idraki vardır. Ama kimin umurunda! (10 Aralık 2018)

Yazarın Diğer Yazıları

Şehir, Yönetimin Konusu Değil Yönetenin Ta Kendisidir

Aday Seçilen

Murat - Mürted - Mir'at

Para Nedir?

Siz Yazmış Olun

Niye Bu Hale Düştük?