Müstakil, Münferit, Münhasır

Zanaatkarı teneffüs edilecek eşyaları yok ise cemiyetin, sanaatkarı da bir şey tedris edemeyip kadük kalacaktır. Kültür tecessüslerin cimaından mütevellittir en asgaride ve en başta anlayacağınız. Sonra azimlerin, daha sonra nihayet hayretlerin cimaından.

Müstakil Münferit Münhasır
"Askı Sergen", Tahsin Yılmaz, Temmuz 2018, Beykoz

Kusur ameliyesi seferberliği mi sanacağız kültürü? Ya da 10 yaşındaki insanın havsalasındaki mahkemenin kabul ettiklerinden derlemeler midir kültür?

Saplama sokuşturma insiyaklarla ve hiçbir itiyada sahip olmayarak bir dirişme-dirleşme bineğinde yaşayagiden toplumdan hakiki teşhisler kaydedemezsiniz. Eğer sahicilik düsturunu sahtecilik kolaycılığına kalaylamayı iş edinmediyseniz istikamet insiyaklarını güderek ve itiyatlarınızı inşa ederek duuna karşı direniş bineğinde yaşamanın tahkik-muhakkik tesirinden istifade etmeye bakmalısınız.

Amerikan istatistiklerinden kılavuz telif etmenin beşere hiçbir faydası, kazandıracağı selamet yok anlayın bunu. Ha; Amerikalar gibi saplama sokuşturma toplumları tarassut etmenin bir kıymeti elbet var. Ama o kıymet bütün beşere teşmil edilecek, şiar tutulacak şeyleri istinbata, istihraca arzedilecek bir kıymet değil. Zaten bir takım müstağnilerin Amerikalar’ı dirije etmek için draje draje döktürdükleri istatistiklerdir onlar da.

Bakınız görmek istiyorsanız. Birkaç bin yıldır Kafkasya küçük küçük bi’dolu İranlar arazisi ve ora emsal ama birazcık kıdemsiz küçük küçük bi’dolu Romalar arazisi Balkanlar. Şimdi hep hep Amerikalardan ibaretler. İklimi, arazisi, meşgaleleri, meşakkatleri, nimetleri, suları, nebatları hatta cevherleri ve eşyaları, binaları hep hep aynı; başka başkalık teşkil etmeyen ancak ufacık değişiklikler nüvesinden münhasır (ne müstakil ne münferit olmayarak münhasır) keyfiyetler arzeden birer alem Balkanlar’ı ve Kafkaslar’ı mevzu edelim bakalım. Birbirlerine hasım tutulmuş, hasımlık fesadıyla gadre uğratılmış ve birbirlerinin düşkünlüğüne çalıştırılmış kavimler var. Her biri küçük küçük Amerikalar olan kavimler… Kolaylıkla saplanıp sokuşturuluyor nasıl da matahcana. Amerikalar’dan ithal o hesap nidalarla Türkiye’ye nameler telkin ve teklif ediliyor ve daha nice kendince murahhas coğrafyalara, iklimlere… bu; makam-ı hazret-i mennan’ın zoruna gitmez mi ya!

Ahvalinin, ikametinin, istikametinin muhakemesini yapamasın da, müstakbel ameliyesinin ibdaını, keşfini, icadını kaybetsin de Türkiye, başka kim kaybetmesin! Belli ki buna umur eden adam handiyse yok, neredeyse meçhul.

Hazari, hicari, bedevi… artık tek karar oldu. Tek hirfeti binit etmiş tektip herif oldu beşer müstakil müstakil! Nasıl oluyorsa!. Başka ne olsun ki, olacaktı ki mi diyeceksiniz!

Mesela geçmiş asırdan bir tesbihçinin zevk-i selim ile bugün tesbih imal ettiğini tahayyül ediniz. O tahayyülünüze bugünkü marangoz, çiftçi, demirci, terzi, balıkçı, keresteci, ayakkabıcı, gözlükçü, kalemci, çakmakçı, kasap ilahiri meşgulleri sığdırabiliyor musunuz? Aynı çekirdekleri, taneleri tohumluyor ama kendi tohumuna sahip olduğu iddiasında bir ziraatçi, çok gülünç. Çünkü “iş çevirmek”ten ibarettir bütün meşguliyetler artık. İş yapan yok. İş çevirmekten hariçteki uğraşların ise hobi yaftalandığını, eğlence daha doğrusu bir tür “içe kapanma” telakki edildiğini görmezden gelmeyerek düşünün bu meseleyi. Ne ise o değil, ne değilse o: hele siyaset uğraşlarına katılanları gözünüze getirin!

Ormancı ormancı değil, keresteci keresteci değil, oduncu oduncu değil, marangoz marangoz değil; birbirlerinin işlerine aşinalık hevesleri yok. Sıfatlarıyla muvassaf değiller çünkü mevzularıyla güya muvazzaflar. Kültürü o yüzden yok cemiyetin. Ya sanatı var mı? O da yok. Çünkü işiyle halveti olmayanı ne kadar tarassut etse ressam, nazar-ı ihtilattan nezr-i malumat keşfedebilemeyecektir. Edebilseydi temaşa-yi tabiattan talimini o malumatıyla pekiştirecekti ve mesela bir orman resmedebilecekti. Heyhat nafile… ağaçların tasviri zırvadan başka bi’şeye benzemeyecek. Zira ormanlar “tabiat parkı”dır artık ve kerestelikler sunta tarhları olmuştur çoktan beri. Meslek erbapları arasında idrak edilemeyen aşinalık hevesine ressam ressamın meşkine ise meslek erbaplığı ırak düşekalacaklar hep maalesef böyle böyle. Ama zahirde bir sanatın ve zanaatın müdavimidirler a! İşte belki bütün gevezelikleri de sureta sanatkar, sureta zanaatkar oldukları için. Tüccar tüccar mı sanki! Hepsi bir sokağın, mahallenin, limanın dükkanı görünüyorlar fakat tek bir organizasyonun teslimat ve tahsilat ofisi.

Birbirlerine nisbetle mevkiileri ne ola peki iştigal erbaplarının? Ressamı ve marangozu sözümüze temsil tutarak cevaplayalım mı!: Bakınız… ressamın malumatını kesbettiği iki yol var ki, bugün o yolun biri hep yitmiş diğeri de birincinin yitik oluşundan müteessir (yarı serir yarı çizik) çoğunluk silik silik. Yolun biri eşyayı tedris diğeri o eşyayla meşgul olanı teneffüs. İşte zanaatkarı teneffüs edilecek eşyaları yok ise cemiyetin, sanaatkarı da bir şey tedris edemeyip kadük kalacak demektir. Mesleğine liyakatı komşu mesleklere kayıtsız kalmayarak tam halvet arzeden zanaatkar, mesela marangoz bir ressamın yaptığı orman resmini, ağaç resmini, marangozhane resmini, çalışmakta olan marangoz portresini, marangozun imali olan eşyanın resmini alır edinir, dükkanında güzide bir köşeye “tayin” ederdi. Resim hakkında ileri geri konuşmazdı hem. Çünkü ressam iki yoldan bilmekteyken kendisi sadece ameliyattan dolayı bilmektedir resmedileni. Ressam hem teneffüs etmiştir hem teemmül hem talim ve tarassuttan üşenmemiştir. Marangoz başa gelmedik işi tarassut niye etsin de tahayyül, tasavvur imal etsin! Bilir ki ressam marangozdan üstün ve o da marangoz sayesinde. Kültür tecessüslerin cimaından mütevellittir en asgaride ve en başta anlayacağınız. Sonra azimlerin ve daha sonra nihayet hayretlerin cimaından. Ama çoğunluk sapılır yoldan ki hassaten hassavi ve hasasi, şehevi azıtma ola gider ve bi’l-hassa hususi olmaktan çıkar. Ve biz de sorarız: “zahmetten kaçmak, hazza koşturmak yolunda yaptığımız ve de yapmadığımız şeyler envanteri ve o envanterdeki carilerin cereyanı mıdır kültür” diye.

Hayır, kültür; ümide muvafık, mutabık yaşayışımızı mucip “yaşayan nasihat” kuvvetinde bir terbiyedir. Sarihtir: yani hem ibrazı anlaşılır hem tebarüzü. Rasih ve asil olana iştahın faik bellenmesine mebnidir. Onlar havfa binaen tedbirden faale çıktığı içindir diyenlerin tavrı ve itiyatlarıyla döllenir istikbale kültür. Yani kültür ümide / ruhi olana münasip hareketler cümlesidir. Sadece hareketler değil, aynı sıra hareketlerin failleri ve şahitleri cüzleridir o cümlenin. Hem hareketleri hem şahsiyetleri hatırlatıcıdır onun ve doğrulatıcıdır. Kısa ömrü, mevzi sınaatı ve geçici fırsatı cemiyet nesnesinin halesi olan tecrübeler ve görgülerle tahkik edicidir kültür. (23 Temmuz 2018)

  • Etiketler : 

Yazarın Diğer Yazıları

Şehir, Yönetimin Konusu Değil Yönetenin Ta Kendisidir

Aday Seçilen

Murat - Mürted - Mir'at

Para Nedir?

Siz Yazmış Olun

Niye Bu Hale Düştük?