Masal Anlatan Filmler 2

Beyni batılı romanlar, filmler, bilgisayar oyunları ve benzerleri tarafından iğdiş edilmiş; sadece Türk-İslâm değil, doğuya ait ne varsa hâkir görülen insanların ülkesi burası…

Şehrazat binbir gece süren masal anlatma serüvenini yaşamasaydı "bugün sinema dünyasının hali nice olurdu?" diye düşündünüz mü hiç? Yoksa "Binbir Gece Masalları"ndan haberiniz bile yok mu? Doğrudur. Şayet birbirinden ilginç masalları Şehrazat değil de misâlen Jennifer Lopez veya Lady Gaga anlatmış olsaydı pek çoğunuz ezbere bilirdiniz. Herhangi birşeyi bir ecnebi anlatınca hoşunuza gidiyor da bizden biri tarafından yazılmış veya anlatılmışsa, ilginizi hiç çekmiyorsa, doğru yerdesiniz: 21. yüzyıl Türkiye’sinde...

Beyni batılı romanlar, filmler, bilgisayar oyunları ve benzerleri tarafından iğdiş edilmiş; sadece Türk-İslâm değil, doğuya ait ne varsa hâkir görülen insanların ülkesi burası… Son yıllardaki Güney Kore filmlerine olan hayranlık da aslında Avrupa ve Amerika'nın moral olarak tükenmesinden kaynaklanıyor. Güney Kore'yi "doğulu" olarak bile kabul etmiyoruz çünkü cebimizdeki telefonlardan, kullandığımız bilgisayarlara ve televizyonlara kadar, elimizdeki her teknolojik cihaza sarı benizli – çekik gözlüler hükmediyorlar. Pek çok Türk gencinin sırf bu filmlerden ötürü Korece gibi zor bir lisanı öğrendiğini biliyor musunuz? Nereden bileceksiniz çünkü gençlerin eline verdiğiniz o çok gelişmiş telefon-bilgisayarlarla neler yapılabildiği hakkında zerre kadar fikriniz bile yok.

Psikolog gözüyle masal ile çocuk ilişkisi şöyle tarif ediliyor: Her ebeveyn, çocuğuna masal anlatmalıdır. Çocuklarımız mutlaka, uçan halıya binerek denizleri aşmalı, Kaf Dağı’na çıkmalı, bir şehzade veya prenses ile saray bahçesinde dolaşarak büyümelidir. Çocuk ruhunun esrarengiz odaları Alâeddin’in sihirli lambasıyla aydınlanmalıdır. Çünkü modern çağın, dört duvar arasında büyüyen çocukları, ne yazık ki, masalların renkli dünyasından mahrum yetişiyorlar. Hasta olmaması için çocuğuna her sabah mükellef kahvaltı sofrası hazırlayan sıkan anne, minik yavrusunun ruhunun kanatlanması için ona her akşam masal anlatmıyor. Bu büyük çelişki, minik zihinlerde müthiş bir karışıklık oluşturuyor. Bunu düşünmeden çocuğunu televizyon veya telefon ekranlarının esaretine bırakıyor. O yüzdendir ki “temelsiz, yanlış önermeli” bir büyülü dizi televizyonda çıktığında çocuklar arasında hemen revaç buluyor.

Anne-babasından, ninesinden-dedesinden masal dinlemiş bir neslin bugünkü çocukları ise, “masal çağı”nı masalsız geçiriyorlar. Önemli olan, çocukla çok zaman geçirmek değil “kaliteli” zaman geçirmektir, masal anlatarak geçirilen zaman da çocuklarla geçirilebilecek en kaliteli zamandır.

 

Modern Zaman Masalları ABD'den

Çok fazla örnek var ama son haftalarda gündemde olan "The Highwaymen" filminden dolayı, 1930'lu yılların meşhur banka soyguncusu katilleri Bonnie ve Clyde ile konuya başlamak istedim. 2019 senesi kaliteli bir yapım olan, başrollerini Kevin Costner, Woody Harrelson ve Katy Bates'in paylaştıkları "The Highwaymen"i seyretmeyi bitirdiğimde, daha önce iki defa izlediğim 1967 yapımı ve yönetmenliğini Arthur Penn'in yaptığı "Bonnie ve Clyde"a bir daha dönüş yaptım. Çünkü 1967'deki Faye Dunaway - Warren Beatty'li filmdeki bazı olayları yeniden hatırlamalıydım ki, 2019 tarihli filmde ekrana yansıtılmayan mevzuları birbiriyle ilişkilendirebilmeliydim.

Neyse uzatmayayım, iki filmi peşpeşe seyredince insan duygulanıyor, öfkeleniyor, memnun oluyor, tatmin oluyor ancak biraz düşününce, Amerikan folklorunun temelini oluşturan "kahramanlar" denizinde kaybolup gidiyor. Nasıl mı? Amerikan milleti diye bir mefhum olmadığından, Amerikalılık kavramını meydana getirecek belli unsurlara ihtiyaç var: Dil, din, bayrak, vatan, millî marş gibi... Amerikan tarzı "bu kahramanların" iyi veya kötü, siyah veya beyaz yahut hispanik ya da sarı benizli, suçlu veya suçsuz olması hiç mühim değildir. Amerikalılar açısından "kahraman - hero" olması önemlidir. Nitekim biraz önce zikrettiğim mevzuda Bonnie ve Clyde eli kanlı katil ve soyguncu iken, peşlerine düşüp onları yakalayıp infaz eden Teksas Korucuları Frank Hamer ve  da en az onlar kadar gaddar, acımasız, cani ve katillerdir. Zaten hikâyenin sonu (her iki filmde de) aynı şekilde biter: Yüzlerce mermiyle infaz edilen Bonnie ve Clyde...

Peki bu iki sevimli soyguncu ve katil öldürüldükten sonra ne oluyor? Amerikalılar her ikisinin de cesedini görmek, cenazelerine dokunmak için çılgıncasına hareket ediyor, yaşadıkları olaylar destanlaştırılarak gazeteler ve dergilerde haftalarca yayımlanıyor, cenaze merasimlerine onbinlerce kişi iştirak ediyor. Neden? Çünkü her milletin, her topluluğun "kahramanlara, efsanelere ve destanlara" ihtiyacı vardır. İnsanlar hayatın gündelik monoton akışının yaşandığı, tatsız bir yemeğe benzemesin isterler. Hele de Amerikalılar gibi hayatı çılgınca yaşamak isteyenlerin fazlasıyla bulunduğu bir toplumda "bu husus" gayet normaldir.

İşte bu yüzden Jesse James, John Dillinger, Al Capone, Wyatt Earp, Buffalo Bill, Ted Bundy vs. gibi kahramanlara ihtiyacı var Amerikalıların. Bunlar yetmediği için de daha sonra daha masalsı kahramanlar türemiştir: Süpermen, Batman, Demir Adam, Hell Boy, Örümcek Adam, Kedi Kız... Bu kahramanların da yaşadıkları masalsı evrenlere olan ihtiyaçları da Marvel, DC Comic vs. sağlamıştır. Hatta pek çok beyaz Amerikalı’nın nefret ettiği Müslüman önder Malcolm X ve hıristiyan papazı Martin Luther King ile Kızılderili reisi (Apaçi) Geronimo bile Amerikan pop kültürünün ikonik karakterleri arasına dâhil olarak filmlere ve romanlara konu olmuşlar ve olmaya da devam ediyorlar. Bahsettiğim bu üç isimden ikisi suikast neticesi kurşunlarla hayata veda ederken, kendi lisanındaki ismi Gokhlayeh olan Geronimo’nun ise işkenceyle acı çektirilerek öldürüldüğünü söylemeye lüzum var mı, bilmiyorum.

 

Başka Milletlerin Masalları

Durum ABD'de bu merkezdeyken, diğer milletlerin sinema sektörleri boş mu durmuştur? Ne gezer? Çin, Hong Kong, Hindistan, İngiltere, Fransa, Rusya, Danimarka, İsveç, Japonya, İspanya da kendi mitolojilerini, hiç birşey bulamazlarsa, Batı medeniyetinin temelini oluşturan Helen ve Roma mitlerini romanlara, öykülere, masallara, filmlere konu etmişlerdir.

İlk olarak hatırıma gelenlerden isim vermem gerekirse; Koreliler "Ansi Kalesi" filmiyle, Japonlar samuray filmleriyle, Hintliler "Hindistan Eşkiyaları", "Asoka" vb. Çinliler "Maymun Kral" gibi efsaneleriyle, Avrupalılar mitolojik öyküleriyle (mesela Spartacus, Asteriks, Truvalı Helen, Beowulf, Thor, Yüzüklerin Efendisi) romanlar ve filmler üretirken; sadece Dede Korkut Hikâyeleri ve Keloğlan Masalları ile bile hepsine fersah fersah fark atan biz ne yapıyoruz? İçi boş komedi-romantik ya da uyduruk korku filmleri...

Zaten bizim yerli sinemacıların yaptıkları masalsı filmleri hatırlayınca tüylerim diken diken olurken, bu işlere hiç bulaşmamaları belki de daha iyi...

Bu konu yine bitmedi. Devam edeceğim inşallah.

(Birinci Bölüm: "Masal Anlatan Filmler 1")