Küçük Meseleler, Büyük Hedefler

Bunları günümüz gençliğinin internet ve cep telefonları üzerinden ne derece bağımlı olduğuna örnek olması açısından yazdım. Yoksa bana ne, kim ne yaparsa yapsın? İster soyunur, ister giyinir. Herkesin paşa gönlü bilir.

Birkaç gün önce İstanbul'u boydan boya kateden metrobüs hattındaki otobüslerden birinde seyahat ediyordum. İçerisi kalabalık. Yanımda duranlardan üniversite öğrencisi olduğu her halinden belli olan bir genç kız elindeki cep telefonuyla konuşuyor. Karşısındaki muhatabına anlatıyor:

"Benim (twitter veya instagram'daki) takipçim 20. Ben 60 kişiyi takip ediyorum. Sen benim yazdığım birkaç menşın'ı (mention) beğen, başkalarına forvırd (forward) et de, beni takip edenlerin sayısı artsın."

Okumakta olduğum kitabın sayfalarından gözümü ayırdım, kıza baktım, "bu lafları söyleyen kız bu mu?" diye düşündüm. Zavallı. Tipine bakınca da adama benziyor fakat nasıl bir eziklik psikolojisi içinde ki, arkadaşına yalvarıyor. Takip edenlerin sayısı artınca sanki başı göğe erecek? Bu kız da belki ileride çocuk doğurup anne olacak. "Vah ki vah" dedim kendikendime, "bunun yetiştireceği çocuğun da kendisinden daha beter olması ihtimali çok yüksek. Ezik, özel hayatını milyonlarca hatta milyarlarca kişinin nazarlarına açan bir kızdan bu vatana, bu millete, bu topluma ne hayır gelir?

*

Yine birkaç gün önce, haberlerde, bir üniversite öğrencisinin, memleketimizin yarı çıplak kadınlarından Didem Soydan'a yalvardığını öğrendim. Sosyal medya denilen bataklık üzerinden hakaret ettiği iddia edilerek kendisine dâvâ açıldığını öğrenen mühendislik fakültesi öğrencisi, "Didem hanım merhabalar; Size attığım bir Tweet'ten dolayı beni mahkemeye vermişsiniz, öncelikle bu konu için sizden özür dilerim. Kendimi tanıtayım; ben ...  mühendisliği 1. Sınıf öğrencisiyim. 19 yaşındayım ve seneye Avrupa'ya Erasmus'a gidebilme durumum var. Bu yüzden bu olayın sicilime işlemesini istemem. Lütfen yaptığım aptallığı gençliğime bağışlayın ve beni affedin bir anlık gaflete düştüm. Sizden defalarca özür dilerim. En yakın zamanda çiçek alıp yanınıza gelip sizden özür dilemek istiyorum. Ne olur affedin beni yaşıma bağışlayın kendime iyi bir gelecek kurmak istiyorum, karşıma böyle bir sicil işlenmesini istemiyorum. Defalarca özür dilerim size karşı çıkabilecek ne gücüm, ne de maddi durumum var. Lütfen affedin beni. Zaten yazdığım tweet'teki hatayı fark edip birkaç saat içerisinde sildim yemin ederim bunun için. En kısa zamanda dönmeniz dileğiyle." diyerek defalarca yalvarmış.

Şimdi bu mühendis adayı gence ne demeli? Bence eline bir sopa alıp, bir temiz dövmeli. Çünkü bu ve yaşıtları, sanal dünyada yaptıkları herşeyin yanına kâr kalacağını zannederek "klavye kahramanlığına soyunuyorlar." Sonra başları derde girince "ben ettim sen etme abla. Fışkını yiyeyim" diyerek yerlerde sürünüyorlar. İç çamaşırlarının şeklini ve rengini bile bütün Türkiye'nin bildiği, birlikte olduğu herifleri "âşık oldum" diyerek sosyal bataklıktan ifşa eden bir kadına yalvarmak sana yakışıyor mu be oğlum? Ama atalarımız ne demişler: Hamama giren terler. Madem ki "terör örgütü propagandası yaptığı" için hakkında soruşturma bile açılan ama sonrasında bilemediğimiz nedenlerden ötürü "takipsizlik" kararı verilen birine bulaşmayacaksın. Bulaşınca "tazminat almak için" hemen mahkemeye koşuyorlarmış. Yarı çıplak mankenimizin üniversite öğrencisine yazdığı cevap da şöyle:

"Sosyal medya, tanımadığınız, vakit geçirmediğiniz insanlara "eleştiri" adı altında dilediğiniz kabalıkta yazma yeri(!) Ben bu kısmı mükemmel bir olaya dönüştürdüm. Hani "onca işinin arasında ne de olsa uğraşmaz" diye düşünerek attığınız hakaret ve ima dolu Tweet'leriniz var ya her birini "çöpü geri dönüştürmek" mantığı ile dava ediyorum. Bunu onca işimin arasında ben değil avukatım yapıyor. Sizlerden aldığımız tazminatlar, köy okullarına kitap, kalem, bot, mont ve diğer ihtiyaçlar olarak geri dönüyor. Veya ihtiyacı olan bir öğrencinin bursu karşılanıyor. Ya da hasta bir bebeğe ilaç oluyor. Bir kişi bile bir insanla nasıl konuşulacağını öğrense ve bu davalar sayesinde ödediği tazminat ile birinin çorbasına katkı olsa bir taşla iki kuş vurmuş olurum. Günün sonunda kıssadan hisse; ağzınızı toplamayı ya öğreneceksiniz ya öğreneceksiniz. Gizli hesaplarınız, sizi ve Tweet'i nereden attığınızı bulmamıza engel değil."

Gördünüz mü? Dünyada ne kadar mühim meseleler var. Ne günlere kaldık?

Bir zamanlar dünyaya adalet ve refah dağıtan asil Türk milletinin torunları, şimdi özel hayatlarının tamamını herkesin gözü önünde yaşayıp, devlet düşmanlarına destek olmak için terör örgütüne destek olma iddiasıyla soruşturma bile geçirebilir. Onların herşeye hakları var. Çünkü başımızda Tayyip Erdoğan adlı kadın hakları savunucusu bir cumhurbaşkanımız bile var. Bu "herşeye hakları olanlara" "eleştiri" adı altında dilediğiniz kabalıkta birşey söylerseniz yandınız. Bunu onca işinin arasında kendisi de yapmaz, avukatı yapar ve hemen dâvâ açar. Aldığı tazminatları da ihtiyacı olan köy okullarına yollayarak hayır-hasenat yaparak sevaba girer oldular.

Bunları günümüz gençliğinin internet ve cep telefonları üzerinden ne derece bağımlı olduğuna örnek olması açısından yazdım. Yoksa bana ne, kim ne yaparsa yapsın? İster soyunur, ister giyinir. Herkesin paşa gönlü bilir.

Kültür'den anlamayan otelci Kültür Bakanımız turist sayısını artırmak için gece gündüz çalışırken, sinemacılarımız komedi aşk türünde rezil filmler çekerek sanata katkılarını sürdürüp ceplerini parayla doldururken, sabun köpüğü konulardan ibaret yine "aşk" maskeli fuhuş fışkıran romanlarla kitap rafları doldurulurken, mahallî seçim mi genel seçim mi olduğu pek anlaşılamayan bir propaganda döneminde karşılıklı hakaretlerin havada uçuştuğu bir devirde yaşadığım için çok mutsuzum. Dünyanın çeşitli ülkelerinde yaşayabilmek için büyük mücadele veren zavallı insanları gördükçe, şişmanlamak için değil de zayıflamak için binlerce lira harcayan kişilerin olduğu bir ülkede yaşadığım için üzülüyorum ama elden birşey gelmiyor. Yüzmilyonlarca insan emperyalistler tarafından böcek gibi ezilirken, posası çıkarılıncaya kadar sömürülürken, küresel ısınma nedeniyle kısa müddet sonra dünyanın üçte biri yaşanmaz hale gelecek iken, deprem tehlikesi her geçen gün kendini biraz daha hissettirirken, biz nelerle uğraşıyoruz?

Gerçi kime ne söyleyeceksin? Bir Arap atasözünde ifade edildiği gibi: Kellim kellim lâ yenfa. (Konuş konuş ama faydasız.)

Türk Milleti tarih boyunca genellikle büyük hedefler peşinde devletler kurdu, mücadele etti, gelecek nesiller mutlu olsun diye şehirler inşaa etti. Günümüzdeyse internette yaşayan, beyni uyuşmuş, siyasetten, edebiyattan, sanatın diğer türlerinden bîhaber gençlerin yığıldığı beton ormanlarında yaşıyoruz. Beton ve asfalttan müteşekkil cangıllarda yaşayan, kedi köpek gördüğünde bile korkarak kaçan gençlerden büyük idealler gerçekleştirmeleri beklenebilir mi? Sanmıyorum.

Genç kızlar manken veya şarkıcı, delikanlılar da artis veya e-sporcu olmanın derdindeler. Vatana millete hayırlı olsunlar.