Filistin Soykırımı, Devam Ediyor

Yıllardır İsrail’in kadın çocuk ayırt etmeksizin Filistin Halkına uyguladığı katliamlar bir soykırıma dönüşmüştür. “Filistin Soykırımı” zamana yayılarak 21.yy’da sürdürülen ve maalesef Dünya liderlerinin ses çıkarmadan seyrettiği bir vahşet görünümündedi

Filistin Soykırımı Devam Ediyor

Batı Şeria'da 12 Haziran'da kaybolan 3 Yahudi yerleşimcinin 18 gün sonra ölü bulunmasının ardından Filistinli genç Muhammed Ebu Hudayr, 2 Temmuz'da Yahudi yerleşimciler tarafından kaçırılmış ve yakılarak vahşice öldürülmüştü. İsrail, yaşanan bu olayların ardından 7 Temmuz'da "Koruyucu Hat" adı altında Gazze'ye havadan, denizden ve karadan saldırıya geçmişti. İsrail’in Gazze’ye düzenlediği saldırılarda, aralarında çocuk, kadın ve yaşlıların da bulunduğu 2000’in üzerinde insan hayatını kaybetti, 10.000’den fazla kişi yaralandı.

Gazze İsrail

Aralarındaki askeri güç dengesizliğine rağmen Filistin tarafı da İsrail saldırıları karşısında nefsi müdafa amacıyla roket ve havanlarla karşılık verdi. Filistinli direniş grupları, İsrail saldırılarının başladığı günden bu yana Tel Aviv, Kudüs, Hayfa, Dimona ve Aşdod kentlerine yüzlerce roket fırlattıklarını ifade ediyorlar. Hamas tarafından İsrail’e atılan yüzlerce roket ya kırsal alanlara düşüyor veya ‘çelik kubbe’ adlı füze savunma sistemleri tarafından etkisiz hale getiriliyor.

Gazze

Hamas’ın silahlı kanadı İzzettin el-Kassam Tugaylarına bağlı deniz komandoları, İsrail birliklerine, özellikle de kara harekatı sırasında baskınlar düzenledi. Baskınlarda Filistin kaynaklarına göre 150 İsrail askeri öldürüldü.

"Binlerce mücahidimiz savaşa katılmak için hazır bekliyor" diyen İzzettin Kassam Tugayları temsilcisi Ebu Ubeyde: "İsrail, halkımıza karşı saldırılarını durdurana ve haklarımızı tanıyana kadar her yerde vurmaya devam edeceğiz. Bu savaşta henüz askeri gücümüzün çok az bir kısmını ortaya çıkardık. Stratejik hedeflerimizi gerçekleştirmek için daha fazla çaba göstereceğiz. Tüm dünya neler yapabileceğimizi gördü. Zor şartlara ve ablukaya rağmen füzelerden, insansız hava araçlarına kadar pek çok konuda başarı gösterdik. Bizim için bunların ümmete birer örnek olması bile yeterlidir" diyor.

1946'dan günümüze israil işgali

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-mun, BM Güvenlik Konseyi’inde Gazze sorununu görüşmek üzere acil toplantılar düzenledi. Ancak ne var ki, Birleşmiş Millet Genel Sekreteri Ban Ki-mun ve ABD Başkanı Barack Obama’nın, orantısız saldırıda bulunan ve sivil can kayıplarına neden olan İsrail yerine saldırı sonrası nefsi müdafaa konumuna geçip İsrail tarafına roket fırlatan Filistin tarafını kınaması Dünya kamuoyunda şaşkınlıkla karşılandı.

İsrail ordusu, BM binalarını da vuruyor; BM acizlik sergiliyor. Zira BM’nin çarpık ve adaletsiz yapısı içersinde veto imtiyazını kötüye kullanan ABD İsrail’in bütün vahşetlerini korumaya alıp suç yükünü sırtlıyor. Gazze'nin kuzey doğusundaki Beyt Hanun'da evlerini terk eden sivillerin sığındığı bir Birleşmiş Milletler okulunu tank ateşiyle vurdu. Saldırıda en az 15 kişi hayatını kaybederken, 200’den fazla kişi de yaralandı. Bu, Hamas’ın roket depoladığı iddiasıyla İsrail’in vurduğu BM kuruluşlarından sadece biriydi...

Gazze'den roket atıldığı iddiası üzerine İsrail ordusunun, ateşkesi bozarak yeniden başlattığı saldırılarda, dördü çocuk 20 kişi daha yaşamını yitirdi. Bir çocuğu öldürme suçu dünyanın her ülkesinde müebbet hapisle cezalandırılıyor. Peki Filistin’de öldürülen 400 den fazla çocuğun cezaları kaç sene hapistir ve kime kesilecek? Ey “Adalet” nerdeysen çık ! Şimdi “İlahi Adalet” zamanı değil mi?

 

GAZZE BİR “ENKAZKENT’E” DÖNÜŞTÜ

İsrail saldırılarında evleri hedef aldı ve okullara sığınmak zorunda kaldı Filistinliler… Han Yunus'ta ve diğer şehirlerde evler enkaz yığınına döndüğünden, ayakta kalan kiralık evler adeta “Ateş pahası”…  "Enkaz kent" olarak görünen şehirler, yıkımın büyüklüğünü ortaya koyuyor.

İnsanların, ciddi boyutlarda temiz su ve elektrik sıkıntısı yaşadığı ve hayati ihtiyaçlarını karşılamada zorlandığı Gazze'de, çöplerin toplanamaması ve caddelerdeki atık sular, sağlığı tehdit ediyor.

Gazze'de saldırılar nedeniyle su şebekeleri de büyük zarar gördü ve temiz su sıkıntısı ciddi boyutlarda… İsrail'in elektrik santralini vurmasının ardından yaklaşık bir aydır Gazze'de, günlük 20 saat elektrik kesintisi yaşanıyor. Elektrik olmaması nedeniyle Gazzeliler birçok ihtiyacını karşılayamıyor.

Belediye ekipleri saldırılar nedeniyle gelemediği için bölge sakinleri çöpleri boş arazilere dolduruyor ve bu nedenle çevrede kötü kokular yayılıyor, çevre kirliliği had safhaya ulaşıyor. Boş arazilerin çöplüklere dönüşmesi, insan ve çevre sağlığını olumsuz etkilerken, çöplerin atık sularının caddelere akması sonucu bölge sakinlerinin yaşadığı bulaşıcı hastalık riskleri endişe verici boyutlarda…

Birleşmiş Milletler'den yapılan açıklamada, İsrail'in Gazze'ye  havadan, karadan ve denizden düzenlediği 4 haftayı bulan saldırılarında 10 binin üzerine konutun yıkılması veya ağır hasar görmesi sonucunda 65 binden fazla Filistinli evsiz kaldı.

Saldırılarda, Gazze'nin temel alt yapısının büyük bir yıkıma uğradığı, su ve kanalizasyon ağının büyük ölçüde zarar gördüğü kaydedilirken, Gazze'ye elektrik sağlayan santralin yanı sıra sağlık tesisleri ve okulların da bombardımanda ağır zarar gören binalar arasında bulunduğu ifade ediliyor.

Yıllardır İsrail’in kadın çocuk ayırt etmeksizin Filistin Halkına uyguladığı katliamlar bir soykırıma dönüşmüştür.  “Filistin Soykırımı” zamana yayılarak 21.yy’da sürdürülen ve maalesef Dünya liderlerinin ses çıkarmadan seyrettiği bir vahşet görünümündedir. İsrail kadın ve çocukların bulunduğu mülteci kamplarında yaptığı acımasız katliamlar dahil olmak üzere Filistin’i işgal ettiği tarihten bu yana onbinlerce Filistinliyi çocuk kadın demeden katletmiş ve her yıl sistematik düzenlediği saldırılarda binlercesini daha öldürmektedir.

Amerika'nın desteği olmadan İsrail'in bölgede bir "Hiç" olduğu herkesin malumudur. Hal böyleyken masum ve mazlum Filistin halkına uyguladığı katliam ve soykırım için tümüyle İsrail'i suçlamak anlamsızdır. İsrail'in uyguladığı katliam ve soykırımın asıl suçlusu İsrail'i bölgedeki eyaleti ve taşeronu olarak görüp işlediği her suçu kayıtsız, şartsız destekleyen asıl işveren konumundaki "ABD" dir.

Artık kimse Gazze Şeridindeki ablukayı savunamaz; kimse işgal ve abluka altındaki bir topluma çocuk kadın ayırt etmeksizin sürekli ağır silahlarla saldırılmasını savunamaz. Herkes biliyor ki, Gazze Şeridi'nde abluka tam kalkmadan, Filistinlilerin yeniden yapılanma çalışmaları yapılamayacak, bu hizmetlerden mahrum kalacaklar ve normal hayata dönmeleri imkansız olacaktır.

Filistin sorununda artık daha kalıcı bir çözüme ihtiyaç vardır. İsrail'in 7 yılı bulan ablukasının kalkmasının ve soruna kalıcı, bir çözüm bulunması zamanı gelmiştir. ABD gelinen noktada soruna her iki tarafın kabul edebileceği, kalıcı, onurlu bir barışçı çözüm getirmek durumundadır. Abluka derhal kaldırılmalı, Açıkhava hapishanesinde yaşamak zorunda bırakılan milyonlarca Gazzelinin dünya ile bağlantısı tekrar sağlanmalıdır.

İsrail’in her fırsatta tekrarladığı “Filistin Soykırımı” aşamalarından olan katliam oyunları Uluslar arası Hukuk çerçevesinde cezalandırılarak durdurulmalıdır. Aksi halde İsrail’in her suçuna kol kanat geren, ABD Filistin Soykırımının asıl sorumlusu konumuna düşerek, omuzlarındaki bu yükü ilelebet taşımak zorunda kalacaktır.

Sevindirici olan, Dünya halkları politikacılar gibi sessiz kalmıyor ve en yüksek perdeden bu vahşet ve soykırımı lanetliyor, tepkilerini ortaya koyuyorlar. Üç beş kuruşa kalemini, vicdanını pazara süren, manüplasyon makinesine dönüşmüş, olayları kendi istediği şekilde eğip büken, istediğinde pireyi deve gibi gösteren, görmek istemediği konularda üç maymunu oynayan “Dünya Medyasının omurgasız taifesinden” herkes çekiniyordu. Şimdilerde onlardan çekinmeden tepkilerini ortaya koyan onurlu insanları, siyasileri, sporcuları, sanatçıları ve diğer kanaat önderlerini takdir ve tebrikle izliyoruz.

 

PROVOKATİF CİNAYETLERİN ARDINDAN, ORANTISIZ DEVLET TERÖRÜ

İsrailli üç gencin kim tarafından öldürüldüğüne dair elde henüz hiç bir delil yok. Filistin tarafı bu cinayetleri kesin bir dille reddediyor; ayrıca Filistin tarafı olayların başlangıcında nereden atıldığı belli olmayan roketlerin de kendileri tarafından atılmadığını ifade ediyorlar. Başından sonuna provokasyon ve komplo kokan cinayetler ve serseri roketlerin ardından elinde hiç bir delil olmadan her zaman olduğu gibi orantısız güç kullanmaya başlayan İsrail, çok sayıda masum insanın canına kıyarken aynı zamanda hukuk katliamına da neden oluyor.

Üç İsrailli gencin öldürülmesi ve nereden geldiği belli olmayan roketler için harekete geçen İsrail ordusu, aralarında kadın ve çocukların da olduğu 2000’den fazla filistinli katliamına adını yazdırdı. Orantısız güç kullanımının faturası her zaman olduğu gibi yine kadın ve çocuklara çıktı. İsrail’in giriştiği devlet terörü sonucunda 2000’den fazla Filistin’li öldürüldü, 10.000’den fazlası yaralandı veya sakat kaldı. Tabi İsrail de kayıplar verdi bu anlamsız saldırılarda, onların da canı yandı; İsrail’den 64 asker ve 3 sivil öldürüldü. (Filistin kaynaklarına göre İsrail’in kayıpları çok daha fazladır.)

Peki, başka bir devlet mesela Suriye’deki çatışmaları gündemden düşürmek ve Suriye’deki bürosunu kapatarak rejimi protesto eden Hamas’ı cezalandırmak için Esed bir kaç istihbarat elemanını göndermek suretiyle üç israilli gencin ölümünü ve birkaç roketin İsrail’e atılmasını organize ettiyse; o zaman yapılan bu harekatı, katledilen onca insanı İsrail nasıl açıklayacak? Daha çirkin ihtimal, İsrail istihbaratı içinden bir grup ajanın böylesi vahşi bir katliamı meşru kılmak için 3 İsrailli genci öldürmüş olması… Aslında İsrail’in niyeti, kötü olmasaydı olayı aydınlatmaya çalışır ve provokasyon ihtimallerini inceden inceye araştırırdı. Katliam yapmak ve zamana yayılmış soykırımı sürdürmek egolarına daha cazip geldi herhalde… Soykırımcılık hastalığı Siyonist İsrail yönetimine Hitler’den bulaşmış olmalı…

İsrail’e roket fırlatılması ve üç israilli gencin öldürülmesi Filistinliler tarafından yapılsa bile, bu eylemi yapanları gözetmeksizin ve kadın-çocuk ayırdetmeksizin sivil yerleşimlerin de bombalanması, binlerce masum sivilin katledilmesi, adalete uygun olabilir mi ?  Bilebile Bir tek masum sivil veya asker can kaybı bile böyle bir operasyonu yapan devleti “Terör devleti” kategorisine dahil eder. “Terör devletinin” “Terör örgütünden” farkı daha büyük imkanlarla ve daha ağır silahlarla “Terör” icra etmesidir. Bu durumda insanlık olarak üzerinde düşünülmesi ve cevaplanması gereken önemli sorulardan biri de “Dünyanın geleceği ve insanlık için adaleti gözetmeyen bir terör devleti mi daha tehlikelidir, yoksa onunla mücadele eden terör örgütleri mi?” sorusudur.

Böyle adaletsiz operasyonlar sonucunda İsrail, geride yakınları haksızca öldürülmüş, “Yüreği yanık kamikazeler” bıraktığını ve geleceğe dönük olarak Dünya’nın her yerinde bulunan Yahudilerin hayati risklerini büyüttüğünün farkında olmalıdır. Kendi kadın ve çocuklarının hayat hakkına saygı gösterilmesini beklemenin yolu, başkalarının çocuklarının ve kadınlarının hayat hakkına saygı göstermekten geçer! Şiddetin şiddeti doğuracağı gerçeği gözden kaçırılmadan, terörü bitirmenin tek yolu olarak “Gaspedilen hakların sahiplerine iade edilmesi” prensibi, ivedilikle uygulanmalıdır.

Üç israilli gencin öldürülmesi üzerine gazaba gelip, elde delil olmaksızın 2000’den fazla cana kıyan ve ölçüsüz hareket eden İsrail’i ve her yaptığı işi körükörüne destekleyenleri, bunca masumu öldürmenin sonucunda insanlık, tarih ve daha önemlisi “İlahi gazabın” elinden kimin kurtaracağı merak konusudur.