Dünya düzeni ateşle imtihanda

İstenilen haber köpürtülür, istenmeyen haber yok sayılır. Anadolu Ajansı muhabirleri orada bulunmasaydı Mısır’da, Adeviye Meydanı’nda darbeci Sisi yönetimince gerçekleştirilen ve yüzlerce kişinin hayatını kaybettiği Adeviye katliamı’nın adeta “Yok”sayılıp

Sahi son dönemde Mali’de ne oldu? Suriye’dekinin onda biri kadar insan öldü mü? Güvenlik Konseyi’nden alelacele çıkan kararla Fransa apar topar silahlı müdahale etti Mali’ye… Şimdi de aynı şekilde Orta Afrika Cumhuriyeti’ne müdahale ediyor. Peki neden? Zira Mali’yi “Kendi mali” olarak görüyor. Oradaki çıkarlarının zedelenmesine tahammül edemiyor.

Girdiği ekonomik kriz sonrası, Libya’ya uçaklarını gönderip bomba yağdıran ilk ülkeydi; ardından El Kaide’yi bahane ederek Mali’yi işgal eden Fransa’nın şimdiki işgal durağı Orta Afrika Cumhuriyeti... 1960’da ülkeden çekilmiş görüntüsü verse de, yeraltı kaynakları hâlâ Fransa’nındı, okullarını Vatikan yönetiyordu, 24 Mart 2013’e kadar devleti de bir rahip yönetiyordu Orta Afrika’da… İlk kez Müslüman toplumun devlet yönetiminde etkin konuma gelmesi ile birlikte ülkede olayların patlak vermesi, emperyalist batıyı işaret eder şekilde manidar…

Rusya neden Suriye’de yaptığı gibi, Fransa’nın Orta Afrika’ya askeri müdahalesini veto etmiyor? BM Güvenlik Konseyi daimi üyeleri arasında Dünya üzerindeki çıkar pastası paylaşımında o bölgelerin Fransa’nın “……. Payı” olarak belirlendiğini anlıyoruz.

Suriye’deki katliama neden müdahale edilmiyor? O bölgedeki çıkar paylaşımında anlaşmazlık olduğu anlaşılıyor. Tabi ki İsrail’in güvenliği ve bölgedeki başka ülkelerin bu sorun üzerinden bir kapışmaya itilerek bertaraf edilmesi gibi başka çıkar hesaplarının da olduğu öngörülebiliyor. Görünen çerçevede, BM Güvenlik Konseyi kararlarına dayanan askeri operasyonların, salt “Adaleti gözeten Hümanist yaklaşımlarla” yapıldığını kim iddia edebilir ki?

Orta Afrika Cumhuriyeti’nde şimdilerde Müslüman sivil halka yönelik ortaçağ vahşetini yansıtan bir soykırım uygulanıyor, Hıristiyan milisler tarafından… BM Güvenlik Konseyi kararıyla orada bulunan Fransız ordusu, hedef haline gelen Müslüman sivil halka uygulanan vahşi soykırımı seyrediyor. BM’nin görevi adaleti sağlamak mı yoksa katliamı seyretmek mi?

Hristiyan Antibalaka örgütünün müslüman sivil halka uyguladığı vahşet ve soykırımı aynı bölgedeki Müslüman Seleka örgütü hristiyan halka uygulasaydı Fransız ordusu aynı şekilde seyreder miydi? Zaten BM raporuna göre, Fransız askerlerin Müslüman Seleka örgütünü silahsızlaştırması, Müslüman toplumu Hristiyan Anti-Balaka militanlarına karşı savunmasız bırakmıştı.

Fransa’nın Mali operasyonu başladığında, bir grup Mali’li gerilla Cezayir’de bir doğalgaz rafinerisini basarak 30 civarında batılı personeli rehin almıştı. Belli ki bu rehin alma eylemi ile Fransa’nın Mali operasyonunu engellemeye çalışıyorlardı. Tabi kamuoyuna bakan yönüyle de Mali’de hükümet karşıtı askeri harekatla neyi amaçladıklarını medyaya ve Dünya kamuoyuna duyurmaya çalışıyorlardı. Rehine eylemcilerine, hiç konuşturmadan hatta rehine pazarlığı dahi yapılmadan operasyon yapıldı. Cezayir güvenlik güçleri, 4 gün süren ve kâbusa dönen rehine kurtarma operasyonu sonucunda 32 direnişçi ve 23 rehinenin ölümüne sebep oldu. Cezayir gibi bir Afrika ülkesi batılı ülkelerden sinyal almadan, batılı rehinelerin bulunduğu bir yere böyle pervasızca operasyon düzenleyebilir miydi? Yoruma açık bir soru…

İşin ilginci, terörist denilen kişiler hiç rehine öldürmedi orada… Ancak batı destekli Cezayir Ordusu, rehinelerin ve eylemcilerin hepsini öldürdü. Kurtulanı olmayan bir “Kurtarma Operasyonu” yapıldı… Oradaki rehine eylemcileri tarafından “Duyulmasını istemedikleri şeyler” Dünya medyasının gündemine getirilmeden, bu “Ölümcül kurtarma operasyonunu” yaparak kendilerini mi kurtardılar diye, İnsan’ın aklına gelmiyor değil… “Terörist” denilen kişiler rehin aldıkları Rafineri çalışanlarından hiç kimseyi öldürmedi… Oysa batı destekli Cezayir güvenlik güçleri rehinelerle birlikte eylemcileri de yargısız infaz yaparak öldürdü. Şimdi, “Terörist” sıfatı hangi tarafın yaptığına daha uygundur, konusunda da İnsan’ın kafası karışıyor.

BM Güvenlik Konseyi daimi üyesi 5 ülkeyi yöneten siyasal elitin Dünya’yı, kendi aralarında kurdukları çıkar ilişkileri ve anlaşmalarına uygun gelecek şekilde hukuksuz, adaletsiz ve antidemokratik bir çöplük, yani kendi çöplükleri gibi görmeleri kabul edilemez bir durum... Dünya’da pek çok haksız uygulamanın temelinde BM Güvenlik Konseyi’nin adaletsiz ve antidemokratik yapısı var maalesef…

Mali’de ve Orta Afrika Cumhuriyeti’nde bırakın katliamlar yapılmasını, dünya kamuoyu daha oralarda ne olduğunu bile duymadan apar topar Güvenlik Konseyi kararları alınıp askeri operasyonlar düzenleniyor. Suriye ve Arakan gibi yerlerde binlerce, on binlerce insan Dünyanın gözleri önünde işkence ve katliamlara maruz kaldığı halde, BM Güvenlik Konseyi’nde tık yok! Kınama kararı bile çıkarılamıyor. Esed için hala kınama kararı bile alamadı Güvenlik Konseyi; Rusya veto etti… Binlerce insanı öldüren, işkence eden, ülkesini işgal ettiği insanların evlerini hukuksuz bir şekilde yıkıp Yahudi yerleşimciler için evler yapan İsrail için de bir kınama kararı dahi çıkaramadı aynı şekilde, Amerika veto etti her seferinde... Ya bu hukuksuz işleri “Vetocusu” olmayan bir ülke yapsaydı? Adalet, neredeysen çık!

Halkının üzerinde kimyasal silahlar kullanan, füzeler ve 750 kiloluk varil bombalarıyla kadın, çocuk ayırmadan şehirleri bombalayan Esed rejimi, “Sadık destekçisi” Rusya’dan hâlâ silah alabiliyor. Zalim yönetici Esed’in, çetesi vasıtasıyla uyguladığı işkence ve katliamlardan kurtulmak için “Özgürlük mücadelesi” veren Suriye halkı silah alamıyor, kendilerine silah ambargosu uygulanıyor. Bunun adı da “Uluslarası hukuk” oluyor; sevsinler!

Suriye’de, Nazilerin Auschwitz kampını aratmayan Esed rejimine ait hapishanelerde, Yahudi soykırımının bir benzerini kendi halkına uygulayarak, onbinlerce insanı işkenceler altında öldürüp fotoğraflayan bir Tiran yönetiminden söz ediyoruz. 21.Yüzyılın Nazi kampı olan Esed’in hapishanelerinde işkence altında öldürülenlerin sadece bir kısmına, yani 11.000 kişiye ait malum işkence ve soykırım fotoğraflarının büyük çoğunluğuna vicdanımız el vermediğinden bakamadık bile…

Beşşar Esed’in baş sorumlusu olduğu böyle bir işkence ve soykırım Suriye’de sürüp giderken Rusya, BM Güvenlik Konseyi’ndeki haksız veto imtiyazını kullanarak BM kararıyla askeri müdahale bir yana, Esed rejimine karşı alınacak kınama kararlarını bile veto ederek engelliyor. “Güç sarhoşluğuyla” Suriye halkından sonra şimdi de Ukrayna’da halkın tercihlerine saygısızlık yapılıyor; Ukrayna’nın geleceği ve birliğiyle oynanmaya çalışılıyor. Rusya’da ordu gösterileri, manevralar filan yapılıyor. Her sorunu üzerine bomba yağdırarak çözebileceğini sanan hastalıklı haleti ruhiyenin tezahürleridir bunlar…

Hitler’in de güçlü bir ordusu ve yıkıcı silahları vardı. Çok kan döktü, yıkıp viraneye çevirdiği ülkelerde… Gelgelelim Onun adı “Dünya’nın Hitler’idir” artık! Hem de Kıyamete kadar… Ondan sonraki akıbeti de belli… Yakınlarının ve ülkesinin başına açtığı dertler de malum…

Peki, Dünya’ya Adalet ve demokrasiyi ortadan kaldıran “Ahlaksız teklifleri” dayatmanın bedeli yok mu? Elbette var, hem de çok ağır bedeller… “Ahlaksız teklifi” Dünya’ya dayatanlar bilmeliler ki Dünya sadece “Doğu” yönünde dönmüyor bu çağda; Bir de “Doğrudan demokrasi” yönünde dönüyor. İletişim ve haberleşmenin zirve yaptığı, Dünyanın bir ucunda yaşanan bir hadisenin Dünya’nın öteki tarafında neredeyse canlı olarak izlendiği, dinlendiği, okunduğu bir çağda yaşıyoruz.

Antik Yunan’da yaşanan “Doğrudan Demokrasi” sisteminin çağımızda yeniden hâkim olacağı öngörülebiliyor. Tabi bazı farklarla, Antik Yunan döneminde kölelik sistemi vardı; köleler ve kadınların “Oy hakkı” yoktu. Çağımızda ise gelişmiş haliyle ve dört başı mamur bir “Doğrudan Demokrasi” sistemi geliyor; “Web tabanlı Doğrudan demokrasi”… Hem de tüm dünyayı kapsayacak şekilde… (Bu konuda etraflıca fikir sahibi olmak isteyenler “timeturk.com” sitesinde, 03 Nisan 2012 tarihli “Birleşmiş Milletler Baharı” konulu yazımı aratıp okuyabilirler.)

Rusya, Amerika, İngiltere veya herkimse, Suriye konusunda olduğu gibi haksızlığı ortadan kaldırmak, adaleti ve demokrasiyi hâkim kılmak adına alınacak kararları engellemek gibi salt kendi çıkarlarını gözeten bir “Ahlaksız teklifi” Dünya’ya dayatmaya kalkarsa bedeli ağır olacaktır. Kötü sonuçlar herkesten önce bumerang gibi dönerek sahibini vuracaktır.

Suriye konusunda Rusya’nın yaptığı gibi “Ahlaksız teklifleri” Dünya’ya dayatan yönetici elitin kendi ülkeleri dahil olmak üzere Dünya üzerinde nefes alan, yürüyen, düşünen, konuşan yedi milyardan fazla “Yürek devleti” ile ilişkileri bozulacaktır. Dünya üzerinde dolaşan, nefes alan her “İnsan” aslında planlama yapan, kararlar alan, iç ve dış ilişkileri olan birer “Yürek devletidir”!

Afrika’da Güvenlik Konseyi kararı ile yapılan operasyonlarda kaç bomba patladığını, kaç kişi öldürüldüğünü bilen var mı Dünya’da? Sanırsınız Fransa oraya tatile gitmiş, her şey sütliman... Fransa’nın operasyonları sırasında sebep olduğu insan hakları ihlalleri, işkenceler, tecavüzler, sivil can kayıpları dünya’da hangi medya organında yayınlanıyor? Gören, bilen var mı? Adeta yok hükmünde orada yaşananlar…

Dünya medyası da BM beşlisinin manüplasyonu ile yürüyor. İstedikleri haberler yayınlanıyor, istemedikleri yayınlanmıyor adeta… Dünya’nın kaymağını yiyen bu 5–6 ülkeden hep iyi haberler çıkarken, Dünya’nın diğer kısmından genellikle kötü haberler medyada yer alıyor. Amerikan ve İngiliz polisi, Arap Baharı’nın batıdaki yansıması olan “Wall Street’i işgal et” eylemleri sırasında eylemcilere Türkiye’dekini mumla aratır şekilde aşırı sert davrandı; nasıl olduysa bu kareler Dünya medyasında doğru dürüst yer almadı bile… İstanbul’daki gezi eylemleri ise neredeyse Türkiye’de iç savaş varmış gibi Dünya medyası tarafından servis edildi. Öyle ki, çoluk çocuk ayırmadan yerleşim bölgeleri üzerinde varil bombaları, füzeler ve kimyasal bombalar dahi patlatan Esad’ın halkına yaptığı mezalim, Taksim’de gezi olayları sırasında polisin kullandığı cop ve sıktığı biber gazı kadar afişe edilmiyor dense yeridir.

İstenilen haber köpürtülür, istenmeyen haber yok sayılır. Anadolu Ajansı muhabirleri orada bulunmasaydı Mısır’da, Adeviye Meydanı’nda darbeci Sisi yönetimince gerçekleştirilen ve yüzlerce kişinin hayatını kaybettiği Adeviye katliamı’nın adeta “Yok”sayılıp gösterilmeyeceği gibi…

BM Güvenlik Konseyi’nin çarpık yapısına ve Dünya’da yaşanan bunun gibi tüm haksız ve antidemokratik uygulamalara “İnsan’ın”, yani insanlık âlemine dâhil her İnsan’ın karşı çıkması gerekiyor. Yapılacak olan belli, Gücü yeten haksızlığı eliyle düzeltecek, buna gücü yetmeyen diliyle(sözlü olarak) düzeltecek. Buna da gücü yetmeyen kalben buğzedecek. Dördüncü yol karanlık... Bu noktada Peygamberin sözü “İnsan’ın” yolunu aydınlatıyor ve dördüncü yolu da tanımlıyor:

Haksızlık kim tarafından ve kime karşı yapılırsa yapılsın; “Haksızlık karşısında susan, dilsiz şeytandır.”

 

e-mail : husamettinpiraz@gmail.com