Halkı Ahmak Zannettiniz Ama Değiliz - 2

Asfalta, betona ve demire yapılan "yatırımlar" yüzünden "insan" unutulunca, 17 yıllık koca bir fırsat dönemi boşa harcanmış oldu.

Bu iş burada bitti. Bundan sonrası "maçın uzatma dakikaları"dır.

29 Ekim 1923'den 3 Kasım 2002'ye kadar "sabırla" bekleyen Türk Milletinin büyük başarısı, 31 Mart 2019 gecesi son bulmuştur. Bundan sonrası maalesef hiç de iç açıcı değildir. 2002'ye nasıl duygu ve düşüncelerle gelinmişti, 2019'da nasıl kaybedildi, uzun bir tahlil gerektiren durum.

Türk halkı asırlar sonra ilk defa "kendini" ifade etme ve iktidar hürriyetine 2002'de kavuştu. Tam olarak 79 sene beklediği bu uzun dönemin sonunda "oh" deyip nefes alacak duruma gelindi fakat şeytanın en sevdiği günah olan "kibir" yüzünden bu devir de artık kapandı. Bkz: 1997 yapımı Şeytan'ın Avukatı - Devil's Advocate filmi ve 2017 yapımı Sisin İçindeki Kız - La ragazza nella nebbia - The Girl in the Fog. Bu iki film çok net olarak "kibir" denilen günahın insanları ve toplumları nasıl da alaşağı ettiğini göstermesi açısından mühimdir.

Asfalta, betona ve demire yapılan "yatırımlar" yüzünden "insan" unutulunca, 17 yıllık koca bir fırsat dönemi boşa harcanmış oldu. 15 Temmuz gecesi 251 şehit, yüzlerce gazinin çıplak elleriyle Tayyip abi'ye verdiği o muhteşem fırsat, maalesef biraz kibir, biraz korku ve biraz da menfaat yüzünden kaybedildi.

 

İnsana Yatırım Deyince

Sıkılmamanız için uzatmadan kısa örnekler vereceğim:

Yavuz Sultan Selim 8 senelik iktidarı boyunca öyle bir veliaht yetiştirdi ki, oğlu Süleyman tahtta bulunduğu 46 yıl boyunca bütün dünyada "muhteşem" sıfatıyla anıldı. Sultan Süleyman da lider özelliklerine sahip büyük oğlu Şehzade Mustafa'yı katlettirmiş ve yerine zayıf karakterli 2. Selim'i bırakmış olmasına rağmen, o devirde çok mühim bir devlet adamı kadrosu yetiştiği için imparatorluk uzun müddet ayakta kaldı. Bu, müspet örnekti.

Gelelim, Devlet-i Âliye'nin son dönemine... Hepimizin "son büyük hakan" olarak sevip benimsediği 2. Abdülhamid iktidarda kaldığı 33 senenin sonunda tahttan indirildiğinde "yetişmiş bir insan" bırakmış mıydı? Hayır. Şayet Abdülhamid-i Sâni o uzun padişahlığı müddetince erkek çocuklarından ya da çevresinden gelip geçen bir sürü insan arasından birkaç tane kaabiliyetli "insan" seçmiş ve yetiştirmiş olsaydı, acaba tarihin akışı böyle mi olurdu?

1950'de başbakan olup, 27 Mayıs 1960 darbesiyle iktidardan devrilen, kısa süre sonra da idam edilen, halkın büyük ümidi Adnan Menderes geriye siyasi mirasını bırakacağı bir "insan" yetiştirdi mi? Hayır. Menderes'den sonra Adalet Partisi'ni kurmak için ABD'den gönderilen "Morrison" Süleyman onyıllar boyunca Türk halkının duygularını sömürdükten sonra, cumhurbaşkanlığı makamına oturunca "gerçek" yüzünü gösterdi. Meğer halkımızın ona "Morrison" demesi boşuna değilmiş.

1983'den 1993'deki vefatına kadar başbakan ve cumhurbaşkanı olarak iktidarda kalan Turgut Özal yerine bir veliaht yetiştirdi mi? Hayır. Merhum Adnan Kahveci için "Özal'ın prensi" diye teoriler hep konuşulsa da Turgut bey'den kısa süre önce bir trafik kazasında hayatını kaybettiği için bunun ne derece doğru olduğu hep meçhul kalacak. Kısacası, Turgut Özal da bir "adam" yetiştirmeden aramızdan ayrıldı. Özal'ın vefatıyla başlayan "devletin çöküş" dönemi, 3 Kasım 2002 seçiminde Ak Parti'nin hükümet olmasıyla son bulmuştu. Özal sonrası 10 yıllık dönem, TC tarihinin en karanlık devirlerinden biri oldu.

2002'de iktidara gelen Tayyip Erdoğan'ın tahtı da 31 Mart 2019 gecesi müthiş şekilde sarsıldı ve kendisi kabul etmese de bugün itibariyle zelzele hâlâ devam ediyor. Tam 17 yıldır aralıksız olarak başbakan ve cumhurbaşkanı olarak iktidarda olan Tayyip Erdoğan bir veliaht yetiştiriyor mu? Şayet başarısız ve mütekebbir damadı Berat Albayrak'ı saymazsak, cevap yine hayır. Halkın büyük kesiminin nefret ettiği bir kişiyi yerine bırakmayı düşünüyorsa Tayyip Erdoğan da hayatının hatasını yapacaktır. Çünkü Osmanlı Devleti'nin son dönemine bakarsanız, koca imparatorluğu "damatlar sultasının" bitirdiğini göreceksiniz.

Zaten kendine aşırı güveni ve kibri yüzünden son birkaç senedir patinaj yapmakta olan Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın 2023'e kadar olan "seçimsiz dönemi" başarılı şekilde götürmesi imkânsız hale gelmiştir. Kendisi ve etrafındaki şakşakçı yalakalar bunu kabul etmeseler de böyle... Tayyip abi hatalarından döner, Ak Parti'yi "müteahhitler ve yalakalar" partisi olmaktan çıkarırsa, bir ihtimal ülkemiz yeniden güzel günlere dönebilir yoksa bu gidiş gidiş değildir. İster kabul etsin, isterse etmesin.

 

Mustafa Kemal, nasıl Atatürk Oldu?

Teorik olan 1299'da kurulduğu kabul edilen Osmanlı Devleti'nin Fatih Sultan Mehmet'den sonra imparatorluk (daha doğrusu cihana hâkim olan büyük devlet) olduğu su götürmez bir gerçektir. Devlet-i Âliye zaman zaman çalkantılı dönemler geçirse de bazı büyük ve dirayetli padişahlar ve devlet adamları sayesinde 1923 senesine kadar geldi. Dile kolay 624 yıl... Tanzimat Fermanı'ndan önce başlayan devletin yalpalaması, 1839'dan itibaren sür'atlendi, 1856'daki Islahat Fermanı ile beraber daha da ivme kazandı ve 1909'da Sultan 2. Abdülhamid'in tahttan inmesi de son nokta oldu. 14 sene sonra da bambaşka bir rejim altında Türkiye Cumhuriyeti kuruldu.

Buraya kadar herşey tamam mı? Tamam. 1923'de Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni ilân eden kurucu Mustafa Kemal kaç sene iktidarda kaldı? 15 sene yani Tayyip Erdoğan'dan (şu an itibariyle) 2 yıl daha az. 1938 sonbaharında Mustafa Kemal Paşa öldüğünde hangi isim ve sıfatı taşıyordu? Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Kemal Atatürk. Peki, Kemal Atatürk bu 15 yılda Türk Milleti'ni nereden nereye getirdi? Dilini, dinini, bayrağını, devletin rejimini, halkın kılık kıyafetini, sanatını, müziğini ve daha pek çok şeyini kökünden değiştirdi mi? Değiştirdi. Türk Milleti'nin Abdülkerim Satuk Buğra Han ile başladığı kabul edilen bin küsur yıllık Türk - İslâm medeniyeti Cumhurbaşkanı Kemal Atatürk sayesinde tam anlamıyla bir batı taklidi uygarlığa dönüştü mü? Dönüştü. Bütün bu hadiselerin neticesinde, hayata Mustafa Kemal olarak başlayan kişi Cumhurbaşkanı Kemal Atatürk olarak âhirete göçtü mü? Göçtü. Atatürk öldükten sonra, yerine hâkim olarak hükümet edecek pek çok insan bıraktı mı? Bıraktı. Osmanlı devrindeki şair, yazar, müzisyen vs. ile alakası olmayan bir sürü sanatçı yetişmiş miydi? Yetişmişti. Uzatmayayım.

Şimdi başa dönelim. Kim hakiki devlet adamı, 8 sene padişahlık yapan Yavuz Sultan Selim Han ve 15 yıl iktidarda kalan Kemal Atatürk mü, yoksa 17 yıl müddetince memleketi beton ve asfalt tarlasına çeviren Recep Tayyip Erdoğan mı? Şu anda memleketin idaresine talip olabilecek dirayetli ve kariyer sahibi bir lider adayı var mı? Yok. 17 sene önce olmayıp da bugün hem ülke hem de dünya çapında sanatçımız, fikir adamımız vs. var mı? Yok.

Merhum Alparslan Türkeş ile rahmetli Necmettin Erbakan için "adam yetiştirdiler" diyebilir miyiz? Cevap yine hayır. Türkeş'in yerine gelme ihtimali olabilecek tek kişi bir helikopter kazasında karlı dağlara gömüldü. Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarını da Necmettin Erbakan'ın yetiştirdiği görüşüne katılmıyorum. Birinci neden, Erbakan'ın yerine partisini idare edenlere bakınca "prostatlı tonton amcalar"dan başka birşey görünmüyor. İkinci neden de, 1997 ile 2002 arasında iç ve dış basında çıkan haberleri hatırlarsak, Tayyip Erdoğan'ın iktidara yürüyüş mücadelesinin "sıradışı" olduğu görülür:

Tarih: 16 Temmuz 2000. Tayyip Erdoğan Amerika Birleşik Devletleri'nde JINSA (Yahudi Ulusal Güvenlik Enstitüsü) yetkilileri ile görüşmeler yaptı. Görüşmelerin içeriği bilinmiyor.

Tarih: 18 Temmuz 2001. İsrail'in Türkiye Büyükelçisi David Sultan ile görüştü. Recep Tayyip Erdoğan, Sultan'a "yeni kurulacak partimiz, İsrail ve ABD'nin politikalarına ters düşmeyecek" garantisi verdi.

Örnekleri uzatmanın, çekilmiş fotoğraflar ve video görüntülerini buraya yığmanın, Tayyip Erdoğan'a verilmiş ödülleri sıralamanın lüzumu yok. Arşivlere bakmak için uzağa gitmeyin, elinizdeki cep telefonunun arama motoruna iki-üç kelime yazın, bütün hatıralar önünüze dökülsün. Ondan sonra yeniden bir daha düşünün bakalım, Tayyip Erdoğan'ı başbakanlığa taşıyan Necmettin Erbakan mı, yoksa başka mihraklar mı?

 

Seçimlerin Sonucu ve Kibir Hastalığı

İster kabul etsin, ister etmesin ama memleketi bu hâle getiren Tayyip abi'dir. Sağına soluna bakıp da Ak Parti teşkilatına homurdanmasın, bütün hata, yanlış ve kusurlar Tayyip abi'nin. 2002'de ülkeyi bataktan çıkarıp müreffeh günlere ulaştıran da Tayyip abi idi, sonrasında gereksiz kabadayılık yapıp dünyaya meydan okuyarak canımıza okuyan da Tayyip abi oldu.

Ey Tayyip abi, sana yıllar önce "bu Fetullah Gülen ve muadili adamlar çok tehlikelidir" diyen feraset sahibi arkadaşlarına ve kişilere karşı çıkmasaydın, belki bu hale düşmezdik. Hele de şu "bugüne kadar aldatmadık, aldanmadık" gibi kuyruklu bir yalanı milletin gözünün içine bakarak söylemezdin. Hatırlıyor musun, Fetullahçı hainler için "ne istediler de vermedik" diyen sendin. Bu yüzden Türk Milleti ve Allah'dan af dileyen de sendin. Bkz:

https://www.youtube.com/watch?v=MTY59GmartA

Bütün bunların üstüne tüy diktiğin diğer yanlışlar ise:

15 Temmuz gecesi 251 masum ve silahsız insanı şehit eden, yüzlerce sivili yaralayıp sakat bırakan "Batı" yanlısı Fetocu hainlerin hemen daha o gün oracıkta infaz edilmemiş olması, tarihe geçecek kadar büyük bir gaflet ve hataydı.

15 Temmuz'dan sonra Fetocu hain diyerek binlerce memur, asker, polis, esnaf, işçi yakalandı, gözaltına alındı, tutuklandı, cezaevlerine atıldı. Peki, TBMM'de bulunan Fetocu milletvekilleri ve senin hükümetlerinde bakanlık yapmış kişilerden bir kişi yakalandı mı, Ak Parti'den istifa ederek sana karşı açıkça Fetullahçılar'ı savunan milletvekilleri, ordunun üst kademesindeki generaller (mesela orgeneral Dişli), bakanlıkları örümcek ağı gibi sarmış üst seviye bürokratlardan yakalanıp da hapse atılan oldu mu? Ne gezer! İstanbul valisi ve emniyet müdürünü göstermelik şekilde yargılayıp, 2-3 yıl hüküm verip ikisini de serbest bıraktırmadın mı?

Bütün bunları gören Türk halkının "Tayyip abi, Fetoculara karşı diyet mi ödüyor?" diye düşünmüyor mu sanıyorsun? Bazı saftirikler hariç Türk Milleti'ni enayi mi zannediyorsun? Bu millet sabretti, sabretti, sabretti, baktı ki sen hatada ısrarcısın, "öyleyse şunun dersini verelim" diyerek 31 Mart 2019 günü sana ve müteahhitler partisine çok sağlam bir şamar vurdu. Buna rağmen uykudan uyandın mı? Görünen o ki, aldığın uyku haplarının tesiri pek yüksek. Zaten şeytan, insanın damarlarında kan gibi akıp da "kibir" ile kandırmaz mı? Kandırır.

Avrupa Birliği'ne Uyum Kanunları adı altında Türkiye'ye zerkedilen kepazelik, Türk halkı arasında adalet duygusunun tamamen yok olmasına sebep oldu ve bunu düzeltmek yerine, daha da beter etmek için elinden gelen her türlü gayreti gösteriyorsun ey Tayyip abi. Sokaklar hırsız, katil, mütecaviz, rüşvetçi, dolandırıcı ile dolu; cezaevlerinde yer kalmadı ve halk adaletsizlikten şikâyetçi. Âcil çözüm gerekiyor fakat sende ve etrafındaki "evet efendimci takımında" en ufak bir hareket yok.

Anlatacak ve yazacak konular bitmedi. Dur bakalım hele, hatırıma geldikçe yazmaya devam edeyim.

(Birinci Bölüm: Halkı Ahmak Zannettiniz Ama Değiliz - 1)