Bir Modernetik Olarak Hobi

İster istemez de merak ediyorum, orta dünyada yaşayan insanların bulmuş oldukları bu azıcık zamanlarını nasıl değerlendirmeli ya da değerlendirmeli mi?

İzlediğim bir belgeselde doktorların çalışma ortamları gösteriliyor. Hasta ile olan ilk karşılaşmaları, acil müdahaleleri, ameliyathaneler, tedavi süreçlerin takibi, hatta hastaların yakınlarıyla olan diyaloglar dahi gösteriliyor. Ben hastalarla olan tarafı anlatmayacağım. Ama doktorların hobileri dikkatimi çekti. Kimi kısa film yapıyor, kimi resim işi (koleksiyon dahil) yapıyor, kimi golf oynuyor ya da yelkenli kullanıyor. Dikkat ettim de hepsi zengin işi hobiler. Biz, orta düzey (fakir demiyorum, çünkü onların çalışmaktan başka şansları yok) yaşam şartlarında yaşayanların hobileri ise ya piknik yapmak ya komşu ziyaretlerine gitmek ya da koltuğa uzanıp TV seyretmek. Çalışma saatlerinden arda kalan vakit buldukları zaman yaptıkları bu ve benzeri işleri hobi olarak değerlendirmek ne kadar doğru olduğunu bilmiyorum; çünkü hobi kelimesi/kavramı tanım olarak, asıl işi dışında severek yaptığı oyalayıcı, dinlendirici iş olarak açıklanıyor.

Yüksek kazanç sağlayan veya yaşam standartları için iyi bir gelir elde eden kişiler boş zaman bulabildikleri gibi yapabileceği zengin işi hobileri olabiliyor. Ama orta direk olarak tanımlanan kesimin hobileri olamaz, demek ne kadar doğru? Tamam, tamam, piknik mangal filan demeyeceğim; biraz daha ucuza yapabileceğimiz, hatta ücretsiz olarak edinebileceğimiz hobi sınıfına girebilecek Geleneksel Türk Sanatları’mız var. Ebru, hat, minyatür, ney vb. sanatlarımız kimi belediyeler, kimi dernekler aracılığıyla yaşatılmaya çalışılıyor. Bu sanatlara olan ilgi bazı dönemler artsa da heveslerini kısa sürede alan çoğunluk tarafından kısa sürede bırakılıyor. Çok az bir süre daha devam edenlerin ise kolayca bıraktığını görüyoruz. Belki bir, belki iki, üç kişi tarafından ısrarla meşgale edilen bu sanatlarımız ancak onların özverileriyle hayat buluyor. 

Türk sanatlarımıza karşın modern hobiler, modern meslekler gibi çok fazla ilgi görüyor. Bunların içinde, benim gördüğüm en fazla rağbet alan hem meslek hem de sanat kategorisinde değerlendirilen fotoğrafçılıktır. Hâlâ pahalı bir iş olmasına rağmen eskiye göre maliyeti ucuzlayan bir meslek. Şehrin pek çok yerlerinde ücretli ücretsiz kursların açılması, pek çok yerlerinde fotoğrafçılık dalında yarışmalar düzenlenip, ödüllerin verilmesi insanların merakını cezbetmesine sebep olmakta. İşin içinde sanatın olması ve ‘an’ı kaydedip geleceğe hatıraları taşıması da işin başka bir heyecan uyandıran boyutu.

Zengininden fakirine, çalışma saatlerin dışındaki zamanlarını farklı hobilerle uğraşarak geçiren insanların sayıları artmakta. İş stresinden uzaklaşıp farklı işlerle ilgilenmek hayatımıza katabildiğimiz renklerden biri hâline geldi. Farklı iş kollarıyla farklı çevreyle iletişim kurmak bizlere zenginlik katıyor. Modern dünya bizlere, zamanlarımıza karşılık, armağan ettiği iş, emek, para üçlemesinde bunalıma düşmemek, düştüysek çıkmak, işimizde her gün taze bir enerjiyle çalışabilmek için alternatifler üretmeliydi. Hobi kavramının modern dünya için özel bir anlamı vardır. Bu kavram sayesinde iş saatleri dışında herkesi değişebilir, gelişebilir, yönetilebilir hâle getirdiler.

Elbette yapılan şeyler yanlış değil. Tek bir alan içine sıkışan insan kendisini geliştiremediği gibi, çabuk yorulur ve hızlı şekilde strese kapılır. Sonrası ise hüsrandır. Emekliliğe sevk edilen insanlar bile kendilerini bir kenara atılmış hissine kapılırlar. Ancak edindikleri hobiler ile bu karamsar duygulardan kurtulmayı başardılar. Nasıl ki saatlerce aynı işi yapmaktan bezginlik duyan insanın farklı zaman diliminde (mecburen) tamamen farklı, ama kendisine de zevk veren işi yaparak yenileniyor hissediyorsa, çalışan, çalışmayan, öğrenci, emekli herkese değer katıyordur.

Neyse, benim asıl merak ettiğim, bir müslüman hobi edinmeli mi? Ya da soruyu şöyle söyleyeyim, bir müslüman hobi edinecek zamanı nasıl bulur? Hobi olsun, tatil olsun, hatta emeklilik dahi modern dünyanın yapmış olduğu en güzel icatlardan olduklarını düşünüyorum. Şimdilik sadece hobi üzerinde konuşmak istiyorum. Bir müslümanın hobisi ne olmalı ya da olmalı mı? 

Faydasından kısmen bahsettiğim hobi genel olarak insanı geliştiren bir olgu. Bu şekilde ele alındığında müslümanın hobi sahibi olması gerektiği ya da bir beis olmadığıdır. Diğer taraftan bu ekstra zamanlarını, ailesiyle geçirdiği vaktin dışında, ibadete ayırdığı zamanın dışında, diğer yapması gereken toplumsal görevleri (komşusunu gözetmesi, akraba ziyaretleri, camiye devam etmek gibi) dışında artan zamanında kendi hevasına uygun olan ama İslam’a göre yanlış olmayan bir iş yapmasında sakınca yok. Diyorum ama bazı alimler, örneğin satranç oyununa azıcık vakit ayırmasına sakınca görmezken, bazılarıda caiz olduğunu söylemekten imtina ettiler. Neyi nasıl yapacağımız bilinmezken, modern dünyanın bize vermiş olduğu bu renkli oyuncağı da elimizin tersiyle itmek istemiyoruz. Aynı şekilde, edinilen hobilerin insana değer kattığını da atlamamak gerekiyor. Ben sadece düşünüyorum, yoksa bir şey bildiğimden değil; benimki sadece öylesine kaleme alınmış birkaç cümle. 

İster istemez de merak ediyorum, orta dünyada yaşayan insanların bulmuş oldukları bu azıcık zamanlarını nasıl değerlendirmeli ya da değerlendirmeli mi?