Türkler İş Beğenmeyince, Suriyeliler Çalışıyor

Bizimkiler iş konusunda burun kıvırıp, teklif edilen işleri beğenmeyince; çalışmaya ve paraya ihtiyacı olan göçmenler boşluğu telafi ediyor, her işi yapıyorlar. Türk vatandaşları da "işsizim" diye beklemeyi sürdürüyorlar.

İslam Gemici - Serbest Gazeteci (Freelance Journalist)

Yüz (100) yıl önce kökünden değiştirilen Türk Eğitim Sistemi, bir türlü düzene girmeyince, sonuç çok acı oldu. "Okumuş cahil" mi ararsınız, "diplomalı işsiz" mi yoksa "parayı az bularak işsiz kalmayı tercih edenleri" mi? Ne ararsanız bol miktarda var.

Biz bu kadar tembel bir millet miydik, yoksa zorla tembel mi yapıldık? Neresinden bakarsanız bakın, ortada dev gibi bir işsizlik meselesi var. Yakın zamanda da çözümü mümkün görünmüyor. En büyük sebebi rezil eğitim sistemimiz. Diğer sebepler sonradan geliyor ve önemi de daha az. Hani şu savaş kaybedilince Padişah, vezirine sorar:

"Harbi niye kaybettik?"
"100 sebebi var Hünkârım."
"Say bakalım."
"Bir, barut bitti. İki..."
Padişah, vezirin sözünü keser.
"Kâfi... Barut bittiyse, diğer 99 sebebe lüzum kalmadı."

Türkiye'de de böyle. Barut tükenmiş, eğitim sistemi çökmüş, kimin ne yaptığı belirsiz, sonra da kalkmış "istihdam alanları üretelim" diye sanayici ve işadamlarına yükleniliyor. Halbuki meselenin özü "isteyenin okuyup, isteyenin okumaması" olmalıdır. Herkesi okullara doldurunca ortaya okumuş, yarı-cahil, tarım ve hayvancılıktan kaçıp şehre gelen ve büyük ücretler karşılığında "az çalışmak isteyen" bir güruh doğdu.



Nitekim, benim bu yazdıklarımın şuurunda olmasa bile, İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali problemi farklı şekilde ifade ediyor: "İşsizlerin neredeyse tamamının üniversite mezunu olması ve beklentilerinin yüksekliği nedeniyle geçmişe nazaran sosyal boyutu daha ağır bir işsizlikle karşı karşıyayız. Dolayısıyla, Türkiye, sadece ekonomik değil sosyal boyutuyla da bu hadiseyi yönetebilmek için hızlı büyümek zorundadır. Yılda 800 bin yeni istihdam yaratmak ve bunu sürdürebilmek için yüzde 5 ve üzerinde büyümelidir. Yüzde 5 büyümeye ihtiyaç var ama kaynak yok. Çünkü iç tasarruf hadleri yüzde 5 büyümemizi desteklemiyor. Büyümek için dış kaynak kullanıyoruz. Dış kaynak imkânlarımız yettiği sürece büyüyoruz, bizden veya dışarıdan kaynaklanan nedenlerle dış kaynak imkânları sıkıntıya girerse, büyüme sürecimiz kesintiye uğruyor. İkilem şu; hızlı büyümek zorundayız ancak hızlı büyümenin şartlarına sahip değiliz. Peki ne yapmalıyız? Öncelikle, iç tasarruf hadlerini artırmak konusunda çok özel çaba sarf edeceğiz. İkinci husus, dış kaynak kullanmaya devam edeceğiz, bugünden yarına iç tasarruf hadlerinin bu büyümeyi destekleyecek hale gelmesi gerçekçi değil. Peki, dış kaynağı nasıl kullanacağız? İşadamları krediyi nasıl kullanıyorsa, ülke olarak dış kaynağı da öyle kullanmalıyız. Ülke olarak, kullandığımız kaynakların maliyetinden daha yüksek getiriyi sağladığımız alanlarda büyümeliyiz. Bunları yapmak için güven, istikrar, geleceğe ilişkin öngörülebilirliğin olduğu uygun bir iklim, ortam da lazım." Gaziantep Sanayi Odası'nda yaptığı konuşmanın tamamını buradan okuyabilirsiniz: https://www.f5haber.com/ekonomi/is-bankasi-genel-muduru-baliden-serbest-piyasa-cagrisi-mesakkatli-yoldan-vazgecmemeliyiz-1090388

Adnan Bali'nin sözlerinin arasında saklı olan şifreleri farkettiniz mi?

1) İşsizlerin neredeyse tamamı üniversite mezunu.
2) İşsizlerin beklentileri yüksek. Yani herkes çok para, düşük saatli mesai istiyor.
3) İşsizlik meselesi, yalnızca ekonomik değil aynı zamanda toplumsal problem.
4) İstihdam için yüzde 5 büyümemiz lazım fakat kaynağımız yok.
5) Çünkü iç tasarruf hadlerimiz yüzde 5 büyümeyi desteklemiyor.
6) Tezatımız şurada: Hem hızlı büyümek mecburiyetindeyiz hem de hızlı büyümenin şartlarını haiz değiliz.
7) Bütün bu sıkıntıların çözülmesi için ise; güven, istikrar ve geleceğe dair tahmin edilebilir müsait bir ortam lazım.

Problemlerimiz bu kadar net ve berrak şekilde önümüzde dururken, hükümetimizin ekonomi idaresinden mes'ul kişiler ne yapıyorlar? Palyatif (geçici) çözümler üreterek, önümüzdeki İstanbul seçimini kazanmak ve bir 4 yıl boyunca (2023'e kadar) iktidarda kalmanın nimetlerinden faydalanmak. "Hizmet, vatandaş, gelişme" vs gibi kavramlar mâzide kaldı. Hükümetimiz ve Cumhurbaşkanımız şimdilik "günü kurtarmanın" derdindeler. Benden sonra tufan, mantığıyla davranılıyorsa, istikbâle ümitle bakmamız biraz zor.



Suriyelileri Asker Yapamadık Bari Tarımda Çalışsınlar

Türkiye ile Avrupa Birliği tarafından finanse edilen, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Teşkilatı'nın BM Mülteciler Yüksek Komiserliği ile Tarım ve Orman Bakanlığı işbirliğinde yürütülecek olan "İstihdam İmkânları Vasıtasıyla Mültecilerin Özyeterliklerinin Artırılması ve Tarıma Dayalı Geçimlerinin Geliştirilmesi Projesi" başladı. Vatana, millete ve Suriyelilere hayırlı olsun. Bkz: http://www.milliyet.com.tr/suriyelilerin-tarim-sektorune-ekonomi-2878535/

Yukarıdaki uzun ve anlamsız cümleyi izah edeyim. Kısaca deniliyor ki: Ortalıkta gezinen, sağa sola saldıran, çöp toplayıcılığı yapan, inşaatlarda çalışan, askerlik yapmayan, kendi vatanını kurtarmak için değil savaşmak parmağını bile kımıldatmayan milyonlarca Suriyeli kovamıyoruz da, ne yapalım, bari boş tarlalarımızda çalıştıralım da arpa, buğday üretsinler. Türkçe tercümesi bu.

Suriye'deki harpten kaynaklanan 8 yıllık krizi insanî yardımlarla çözmenin mümkün olmadığını, daha uzun vadeli müdahalelerde bulunmak gerektiğinin nihayet farkına varan Tayyip Erdoğan hükümeti, "Suriyelileri gönderemiyoruz bari çalıştıralım. Çünkü bizimkiler artık tarlada, bostanda çalışmıyorlar" diyor.

Bursa İl Tarım ve Orman Müdürü Hamit Aygül de bu sene 60'ı Suriyeli, 15'i Türk 75 kişiye "fırıncılık", "meyvelerde hasat ve muhafaza" ile "zeytin yetiştiriciliği" eğitimleri verileceğini söylemiş. 4,5 milyon Suriyeli'den 60 tanesini eğiterek işe başlamış olmaları da bir başarı sayılır. Ne de olsa en uzun yola ilk adımla çıkılır.



Eğitim Sistemi Battıkça Türkiye de Çöküyor

Eskiden sadece ilkokulu bitirmek mecburiydi. Ülke nüfusunun yüzde 25'i şehirlerde, kalanı ise kırsal alanda yaşardı. Sonra 28 Şubat denilen ortaya karışık sivil - askerî darbe sonrası ilkokul yetmedi, ortaöğretim de buna dâhil edildi. Artık herkes okumak mecburiyetindeydi. Herkes okuyunca Türkiye'ye şeriat gelmeyecekti. Sonra başa güya dindar görünümlü muhafazakâr Akparti hükümeti geldi. Akparti de 28 Şubat kararlarını az buldu, ortaöğretim yetmez, herkes üniversite mezunu olsun denildi, her şehre hatta kasabaya üniversite açıldı.

Şimdi Türkiye nüfusunun yüzde 90'ı şehirlerde yaşıyor, sadece ihtiyarlardan müteşekkil yüzde 10'luk kısım ise köylerde. Yaşlılar da ölünce köylerimiz, tarlalarımız, bahçe ve bostanlarımız bomboş kalacak. Biz de taş ve toprak yiyeceğiz. Çünkü ulu cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan, Kemal Atatürk'ün açtığı yolu dar buldu, daha da genişletti. Ne de olsa müteahhit partisinin genel başkanı... Okuyalım, güzelleşelim denilerek bütün çocukların eline bilgisayar, tablet ve cep telefonu tutuşturuldu. Fakat işin tuhafı çocuklar okumak yerine o bilgisayar ve cep telefonlarında yalnızca oyun oynuyorlar.

Video Haberler

Eski Dostlat Yeniden Bir Arada Hür 4 Bölüm

Eski Dostlat Yeniden Bir Arada... | Hür 4. Bölüm

İstanbul Çocuk Şube ekipleri harekete geçti esraerol shorts

İstanbul Çocuk Şube ekipleri harekete geçti! #esraerol #shorts

Ateş Kuşları 52 Bölüm İlk 10 Dakika

Ateş Kuşları 52. Bölüm | İlk 10 Dakika

F-16 pilotunu oynamanın şakası da tarifi de yok

F-16 pilotunu oynamanın şakası da tarifi de yok.