Gençlerin Beynini Kovboy Filmleriyle Yıkadılar

Pazar günlerinin vazgeçilmezi olan kovboy filmleri kuşağı, birçoğumuzun yıllardır sabah kalkar kalkmaz ekran başına geçtiği; kovboyların aksiyonlarına, şeriflerin kötü adamı yakalamalarına ve bir dizi kahramanlığa şahitlik ettiği filmler...

Bu filmlerde Kızılderililer daima kötü, saldırgan ve gayesi kafa derisi yüzmek olan vahşiler olarak tanımlandı. Peki, gerçekte durum öyle miydi yoksa ABD işgal ettiği toprakların asıl sahiplerine karşı gerçekleştirdiği katliamları meşru göstermenin yolunu Hollywood'da mı bulmuştu?

ABD, tüm dünyaya yaydığı ve ülkemizde de hâlen pazar sabahlarının klasiği olan "Western Filmleri" ile  ülkesinin kuruluş hikâyesini anlatmıştı. Sinemada kurduğu tekelin ardından, onu bir propaganda aracına dönüştürmüş, kitlelere bir "uygarlık masalı" uydurmuştu.

Amerika kıtasında işgalci durumunda olan kovboylara büyük bir "karizma" yüklemiş; Kızılderilileri ise, tüm gayesi kafa derisi yüzmek olan, laftan anlamayan, at arabasıyla yolculuk eden "masum" insanlara saldıran "vahşiler" olarak göstermişti.

Oysa daha sonra anlaşıldı ki, işgal ettikleri topraklarda direnen onurlu insanlara "terörist" demek, klasik bir Amerikan geleneğiydi.

İlk olarak, 1178 yılında Müslüman denizciler tarafından keşfedilmişti Amerika kıtası. Daha sonra tarih kitaplarında kıtanın keşfinin kendisine atfedildiği Kristof Kolomb ise Müslümanlardan üç asır sonra, 1492 yılında Amerika'ya ulaşmıştı.

Kolomb, bu keşfi sırasında Küba kıyılarında bir dağın tepesinde bulunan bir camiden söz etmişti. Bu keşiflerin ardından, kıtanın büyük bir katliama sahne olacağını ve dünyanın büyük bedeller ödeyeceğini ne Müslüman denizciler, ne de Kolomb tahmin etmişti.

Kolomb'un kıtayı keşfinin ardından, Amerika "Yeni Dünya" ismiyle anılacak ve yüzyıllar boyunca sükûnetle yaşamaya alışkın Kızılderililer, birdenbire kıtaya ayak basan "beyaz adam"ın vahşetiyle karşı karşıya kalacaklardı. Kıtanın yerlileri olan Kızılderililer, Amerika'nın bu işgal girişimlerine, soykırımlarına ve orantısız güçlerine karşı var güçleriyle mücadele vereceklerdi.

Bugün olduğu gibi geçmişte de film endüstrisini elinde tutan Hollywood, daha ilk yıllarında "beyaz adam/Kızılderili" çatışmasını konu edinen filmleri beyaz perdeye aktarmaya başladı. Zamanla oldukça başarılı hale gelen bu filmler, yıllar boyu popülaritesinden bir şey kaybetmedi.

Amerikan İç Savaşı'nın sona erdiği 1865 yılının ardından, kanunsuzluğun yaygınlaştığı yerleşim bölgelerini ele alan bu filmler, yasa dışı işlere karışanları adalete teslim eden bir kovboyun öyküsünü anlatır. Western kuşağının ilk örneği 1903 yılında çekilen Büyük Tren Soygunu'dur. İlerleyen yıllarda bu türde birçok film çekilmiştir. Peki, Western türünün olmazsa olmaz özellikleri neler?

Western filmlerinde kovboy, Teksas'ta ortaya çıkan bir destan kahramanıdır. Aslında sığır çobanıdır ve dürüstlük, namus, onur, görev bilinci gibi kavramlarında bekçiliğini yapar, suçsuzların yanında yer alır, suçluları cezalandırır. Kovboy kültürsüz ama romantik bir macera insanıdır. Uçsuz bucaksız vadilerde, geçit vermez dağlarda, kızgın çöllerde, azgın ırmaklarda çoğu kez tek başına tabiata yenik düşmemeye çalışır ve bunu başarır.

Western filmlerinde kasabalar arasında ulaşım sağlayan posta arabaları ve kara dumanlar salarak geçen kömür lokomotifli trenler de bu türün ana öğeleri arasında yer alır.

Kasabanın düzenini sağlamakla yükümlü şerifle, yargıç, doktor, avcı, altın arayıcısı gibi kişiler de Western filmlerinin kahramanları arasındadır.

Western filmlerinin kahramanları arasına zaman zaman bir haydut avcısı ve "kötü adam" ya da "kötü adamlar" eklenir. Kötü adam kimi kez, Batı tarihinin gerçek eşkıyaları olur. Yerleşecek toprak aramak için birlikte yola çıkan insanların oluşturduğu kervan ise Western türüne destansı bir hava kazandırır.

Kervan zorlukları aşıp, Kızılderili saldırılarını püskürtüp hedefine ulaştıktan sonra toprak paylaşımı yapılınca toprak mülkiyeti sorunu gündeme gelir. Zaten Western'in ana temalarından biri Missisipi ırmağının batı yakasında özel mülkiyetin kurulmasının tarihidir.

Kervan yol alırken dayanışma içindeki insanlar yerleşik düzene geçilince topraklarını korumak için gerektiğinde birbirine silah çekerler. Silah çekmek günlük yaşamın bir parçası gibidir.

Western türünün kişileri sık sık "kanun benim" sözünü tekrarlarlar. Her kişinin yasa anlayışı kendine göre olduğu için silahına ilk davranan canını karşısındakinin kurşunundan korumuş olur. Gerçekten de bütün bu insanların bellerindeki kemerde bir ya da iki tabanca vardır.

Beyazları "soluk yüz" diye tanımlayan Kızılderililer ile beyazları zor durumdan kurtarmak için son anda gelen atlı askerler de bu filmlerin ana öğeleri arasında yer alır.

General Philip Sheridan'ın 1875'te söylediği "En iyi Kızılderili, ölü Kızılderilidir" sözü, Western sinemasının Kızılderililere bakışını da özetler. Gerçekten de Batı'nın işgalinin kanıksanması, yüzyıllardır buralarda yaşayan Kızılderililerin yok edilmesine bağlıydı.

Amerikan politikası, kıtanın asıl sahibi olan Kızılderililere dair sorunu çözmek için onları yok etmek yöntemine gitti ve tarihin en büyük soykırımlarında birini gerçekleştirdi.

Film endüstrisini elinde tutan Hollywood sineması da resmi politikayı benimseyerek, Western filmlerinde Kızılderilileri yok edilmesi gereken ilkel insanlar olarak ekranlara yansıttı.

Ünlü film eleştirmeni Pauline Kael'e göre, Western türü "üstü örtülü yurttaşlık dersleri için bahane olarak" kullanıldı ve kıtanın asıl sahibi Kızılderililere karşı yapılan katliamlar, meşru olarak gösterildi.



Dünya Haberleri

Ukrayna'ya bir iyi haber de İngiltere'den...

İngiltere'nin göçmenleri Ruanda'ya gönderme planına parlamentodan onay

İspanya'da kilisedeki cinsel istismar mağdurlarına tazminat ödenecek

CNN TÜRK Tel Aviv'de yaşayan Türklere savaşı sordu

Cibuti açıklarında göçmen teknesi alabora oldu! Çok sayıda ölü var