Türklere İhanet Etmeyecektin!

Bundan yüz yıl önce Osmanlı İmparatorluğu, İslâm bayrağını indirmemek için Ortadoğu’da canı kanı pahasına sömürgeci ülkelerle savaşıyordu. Ancak İngiltere, Osmanlı’nın direncini kırmak için Arabistan Yarımadası’nda kendisine yerel bir işbirlikçi buldu.

İngiliz casusu Lawrence'in ayarttığı bu kişi, Mekke Emiri Şerif Hüseyin idi. Arap Ayaklanması’nı başlatan Şerif Hüseyin, Birleşik Arap Devleti kralı olmak için çıktığı yolu hüsranla tamamladı. İşte, son yıllarını Osmanlı’ya ihanetinin acısı ve pişmanlığıyla geçiren Şerif Hüseyin’in ibretlik hikâyesi:

https://www.fikriyat.com/webtv/tarih/osmanliya-ihanetin-gozyaslari

Şerif Hüseyin'i kullanarak Osmanlı'yı Hicaz'dan çıkartan İngilizler, bir diğer hain aile Suudlar ile de görüşerek Şerif Hüseyin’i Hicaz’dan kovma konusunda anlaştılar. İngilizlerin etkisiyle başlatılan Suud İsyanı ile Şerif Hüseyin, Ürdün’e kadar kovalandı ve sonunda Kıbrıs’a kaçmak zorunda kaldı.

Aldatıldığını geç de olsa anlayan Şerif Hüseyin’in Kıbrıs’taki sürgün hayatı, Osmanlı'ya ettiği ihanetinin vicdan azabıyla geçti. 1930 yılında Ürdün’de bulunan oğlu Abdullah’ın yanında kaldığı sırada vefat etti ve Kudüs’te defnedildi.

KKTC 1. Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, aile dostu Şerif Hüseyin’in Kıbrıs’taki vicdan azabı günlerine şahit olmuş ve o günleri şu sözlerle anlatmıştı:

"Babam (Raif) onun elini öper, Şerif Hazretleri de anlatmaya başlardı: 'Ahhh, ben ne yaptım, niye Osmanlı’ya ihanet ettik? Yaptığımızın cezasını çekiyoruz şimdi! Raif, anlat da şu İstanbul havalarını dinleyeyim’ derdi babama."

https://www.star.com.tr/pazar/mekke-emirini-aglatan-vicdan-azabi-haber-1025840/

Şerif Hüseyin'in kim olduğunu öğrenmek isteyenler için de konunun uzmanı Murat Bardakçı'nın 2004 senesinde yazdığı şu yazısını okuyabilirsiniz: http://www.hurriyet.com.tr/73-yil-sonra-ayni-gunlerde-yine-ayni-ihanet-itiraflari-229523

"Bizim ‘Şerif Hüseyin’ dediğimiz Hüseyin bin Ali, 1856’da Mekke’de doğdu. Sultan Abdülhamid’in iktidarı sırasında Arap bağımsızlığı hevesine düştüğü farkedilince İstanbul’dan ayrılması yasaklandı. Senelerce evinden dışarıya adım atamadı ama Abdülhamid’i deviren İttihadçılar akıl almaz bir iş yapıp Hüseyin’i Mekke’ye ‘Emir’ tayin ettiler.

Derken Birinci Dünya Savaşı patladı ve Hüseyin’in İngilizler’le çok önceden başlayan teması semeresini verdi, kendisini ‘Hicaz Kralı’ ilán etti ve zamanın hükümdarı Sultan Reşad’ın ilán ettiği cihada karşı iki ayrı cihad bildirisiyle cevap verdi.

26 Haziran 1916 tarihli ilk bildirisi ‘...Türkler dinden çıktılar. İslám’ın kanunlarını ve geleneklerini ihlál ediyorlar. Artık Allah’ın emirlerine uymuyor, emredilenin aksini yapıyor, biz Araplar’ın asırlardır devam edegelen ádetlerine saygı göstermiyorlar’ diye başlıyor, ‘Araplar’ın Türk idaresine karşı cihada girişmeleri farzdır...’ sözleriyle bitiyordu. 10 Eylül 1916’daki ikinci bildirisinde ise ‘...İslam dünyasındaki bütün kardeşlerimi bu yıkıcı, bozguncu, aptal ve alçak kişilere (yani, biz Türkler’e) itaat etmemeye çağırıyorum. Allah’a itaat etmeyenlere itaat edilmez!’ diyordu.

İngilizler’in meşhur casusu Lawrens’in Arap kabilelere dağıttığı altınlar Arap dünyasına İstanbul’daki Sultan-Halife’nin ilán ettiği cihaddan daha cazip geldi ve Şerif Hüseyin’in başlatığı isyanla sadece Arap Yarımadası’nı ve Ortadoğu’yu değil, onbinlerce askerimizi de geri gelmemecesine oralarda bıraktık.

Ama bizim uğradığımız bütün bu kayıplar Şerif Hüseyin’e de birşey kazandırmadı ve hayalleri boş çıktı. Krallığından sonra ilán ettiği hiláfetini kendisine bağlı birkaç kabile dışında hiç kimse tanımadı, sonra talihi tersine döndü ve Arabistan Krallığı tahtını 1924’te Suudi Arabistan’ın şimdiki hákimi olan Suudi hanedanının kurucusu İbn-i Suud’a terkedip Kıbrıs’a kaçmak zorunda kaldı.

Şerif Hüseyin, 1931 Haziran’ının ilk haftasında Amman’da, sürgünde öldü. Başında bekleyenler ölümünden birkaç gün önce, henüz kendisini kaybetmediği sırada ‘Osmanlı’ya kılıç çekmemeliydim. İhanetimin bedelini ödüyorum’ diye sayıkladığını ve liderliğini yaptığı isyanın ailesinin üzerine bir lánet, bir şeamet getirmesi endişeleri içerisinde can verdiğine şahit oldular. Derken, oğullarının hiçbiri yatağında can veremedi, ya bir suikastte yahut şaibeli ameliyatlarda ölüp gittiler. Uğursuzluk torunlarına kadar uzandı ve soyundan gelen birçok kral hayattan aynı şekilde ayrıldı."

Video Haberler

Yılan enerjisi

Yılan enerjisi.

Zifiri karanlıkta dahi görürüm gözlerini - Kuruluş Osman 154 Bölüm

Zifiri karanlıkta dahi görürüm gözlerini - Kuruluş Osman 154. Bölüm