Ali Asgar Çabuk yazdı: Değişen İran ve tiyatro kafeleri

Tahran'da ilk izlediğim tiyatro "şehrin kabusları" adlı oyundu. Mahsa Emini gösterileri öncesinde bir tiyatro kafede izleme şansını yakaladım. Fazla büyük değil, 20 kişilik bir salonda sergilendi tiyatro. Aynı zamanda tiyatro yazarı olan kafe sahibi iki katlı kafenin bir bölümünü sahne sanatları için ayırmıştı. Sergilenen tiyatro sanki aylar sonra Mahsa Emini'nin başörtüsü nedeniyle gözaltına alınacağını ve gösterilerin başlayacağını biliyor gibi en ağır şekliyle zorunlu başörtüsü uygulamasına eleşti getiriyordu. Bir hafta boyunca oyun her gün sahne aldı.Son yıllarda Tahran'da tiyatro kafelere olan ilgi artmış durumda. Tiyatro kafe konsepti daha geniş kesimleri sahne sanatları ile buluşturabiliyor. Bazı kafeler 200 kişilik oyun salonlarına ev sahipliği yapıyor. Şehir merkezinde bulunan ve eski İran şahı Rıza Pehlevi tarafından 1972 yılında yaptırılan Şehir Tiyatroları binası, etrafında sayısız tiyatro kafeleri de barındırıyor. Nofel Loshato Caddesi Tahran'da sanatçıların, tiyatro ve sinema oyucularının uğrak yeri. Cadde ismini Humeyni'nin Fransa'daki sürgün yıllarında ikamet ettiği Nofel Loshato bölgesinden alıyor. Cadde ile aynı ismi taşıyan Nofel Loshato adlı kafe ise tiyatro konseptinin adeta öncülüğünü yapmakta. Bölgede aynı zamanda İranlı sanatseverlerin bildiği "Şehrzad" adlı özel tiyatro merkezi de bulunuyor. Ancak son yıllarda tiyatroların kafelerde sergilenmesi ve açılan her bir kafede artık gösteri salonlarının da olması yaygınlaşmış durumda. Artık bir çok tiyatro oyuncusu veya yazarı bir kafe işletiyor. Gün içerisinde müşterilerine çay servisi yapan oyuncular akşam saatlerinde oyunlarını sergiliyorlar. Tiyatronun kafelere taşınması, hayatında hiç tiyatro izlememiş bir çok kişi için ilk olabiliyor. Bu yönüyle söz konusu kafeler, tiyatroyu geniş kesimlerle buluşturan önemli bir aracı konumundalar. Ülkede aylarca süren Mahsa Emini gösterileri sinema ve tiyatro sektörüne de büyük darbe vurdu. Eylemlere başörtülerini açarak destek veren bir çok kadın oyuncu gözaltına alınırken, yine bir çok oyuncu ve sanat sever tiyatro ve sinemaya yaptırım uygulama kararı almıştı. Örneğin İran'ın önemli uluslararası Fecr film festivaline sanat dünyasından yaptırım çağrıları gelmişti. Bu çağrıların karşılık bulup bulmadığı ayrı bir tartışma konusu ancak ülkedeki gösteriler sonrası devlete ait tiyatro merkezlerindeki boşluğu tiyatro kafelerin doldurduğu görülüyor. Diğer yandan özel tiyatro merkezlerinin yaşadığı ekonomik zorluklar ve gerekli maddi desteğin alınamaması bir çok tiyatrocunun maddi endişeler taşıyarak "tiyatro kafe" konseptini benimsemesine neden olabiliyor. Özellikle COVİD-19 salgını sürecinde uzun bir süre kapalı kalan bu merkezler ekonomik nedenlerden dolayı artık devam etmekte zorlanıyorlar. Tiyatronun taşıdığı güç belki de kendisini böylesi zorluklar da gösteriyor. Bu güç, hakim ideolojinin sempati duymadığı, hatta sanat biçimine düşman olduğu dönemlerde dahi ayakta kalabilmek için halk desteğini oluşturma ve yaratıcı sanatçıların yenilikçiliğine güvenme yeteneğindedir. Tüm yaptırım çağrıları ve zorluklara rağmen Mahsa Emini gösterileri sonrası Hüseyin Keyani'nin yazdığı "Cafe Cut" oyunu İran Şehr tiyatrosunda sahne almıştı. Bu oyunu ayrıca Nofel Loshato adlı kafede farklı oyuncular ile izleme fırsatım oldu. Tiyatronun konusu biraz da güncelliği yakalamak adına 2017 yılında İran’da kadınların, maruz kaldıkları cinsel taciz ve şiddete tepki olarak başlattığı "me too" hareketini konu alıyordu. O yıllarda kadınlara yönelik sistematik taciz ve tecavüz suçlamalarıyla yargılanan Keyvan Emamverdi'nin yargılanması ve cezalandırılması oyunun ana konusuydu. Hüseyin Keyani sahne alan bu oyunu ile bir kez daha sanat ve tiyatro için halk desteğini alabildi. Kafelerin buradaki rolü ise tiyatroyu halk tabanına yaymak oldu. Bu yönü ile Tahran kafeleri birer "üçüncü yerler" olarak üzerinde sosyolojik gözlemlerin yapılabileceği üs noktalarıdır. Öyleki bir yandan maddi kaygılar bir yandan ülkenin siyasi atmosferi tiyatro sektörü için yeni arayışları doğursa da, İranlı gençler için birer kaçış ve sığınak alanları olan kafeler sanat dünyasına yeni fırsatlar veriyor. Bu yönüyle İran konusunda geleneksel algıları da ilk değiştiren çoğunlukla Tahran kafeleri olmuştur. Kamusal alan dışında toplumun kendi kültürünü ve yaşam tarzını tüm çıplaklığı ile korkmadan gösterdiği bu "üçüncü yerler" daha farklı bir İran tasviri sunuyorlar. Kafelerin canlılığı, sunulan sosyal aktiveler, dizayn ve dekorasyonu ve en önemlisi bir yaşam tarzı ve kimlik sunuyor oluşları bu kafeleri "kimlik inşasında" anlamlı kılıyor. Ray Oldenburg'un "üçüncü yerler" kuramının bu anlamıyla Tahran kafelerinde karşılık bulduğu söylenebilir. Ev, iş yeri veya okul dışında bir kaçış ve sığınak yeri olarak Tahran kafeleri, İranlılar için sadece sosyalleşilen değil aynı zamanda bir kimlik ve yaşam tarzı edinilen ve geliştirilen yerler. Yazarların okuyucuları ile buluştuğu ve, saatlerce kitap okumalarının yapıldığı "özgürlükler kafesi", sadece müdavimlerinin bildiği adı konulmamış "eşcinseller kafesi", hapse girip çıktığı için farkındalık yaratmak isteyen ve müşterilerine mahkum kıyafeti giydiren Notash'ın "Hücre 16 kafesi", hayvanlara aşık Nilufer'in içerisinde onlarca kedi beslediği "kediler kafesi" veya sanat severlerin sahip çıktığı "tiyatro kafeler"… Üçüncü yerler olarak tanımlayabileceğimiz tüm bu kafeler, insanların kültürel, düşünsel ve duygusal paylaşımları ile şekillenen sembolik alanlar aslında. Hepsi birer boşluğu ve bir eksikliği dolduruyor. İran'da uzun bir süre devam eden Mahsa Emini gösterilerinde, bazı göstericilerin kafelere sığındıklarını, oralar da örgütlendiklerini ve yine kafe sahiplerinin polislerden kaçan göstericilere sahip çıktıklarına tanıklık etmiştim. Bu yönüyle Tahran kafeleri İranlılar için canlı ve dinamik, bir sosyalleşme aracı olarak çok işlevli, yer yer politik ve bir kaçış yeri olarak iyi bir sığınak olabiliyor. Diğer yandan, İranlıların tiyatro kafeleri bu denli sahiplenmelerinin altında yatan nedenlerden biri, mekansal vaat ile kişilerin sahip oldukları yaşam tarzı arasında özel bir bağın gelişmiş olması denebilir. Mekansal bağlılık kişilerin ilk etapta ihtiyaçlarını karşılarken, kişinin kimliği ile mekan arasında oluşan bağ zamanla bir yaşam tarzı oluşturarak bunu bir sembole dönüştürmekte. Sosyalleşmenin ötesinde bir kimlik inşası rolü de taşıyan bu kafelerin, tiyatro gibi bir çok kültür sanat etkinliğine ev sahipliği yapıyor oluşu, kentsel alanda meydana gelen farklılaşmaların ve oluşacak değişimlerin ipuçlarını veriyor. Bunun sonucu olarak tiyatro kafelerin sanatsal bir faaliyet kapsamında İranlılardan karşılık bulduğunu ve tiyatroyu ileriye taşıyan lokomotif olduklarını görüyoruz. Şüphesiz bunda değişen İran sosyolojisi ve yeni neslin dayattığı yaşam tarzının payı büyük. Sadece sanat merkezleri veya kafelerde değil, artık sanatın her türlüsü kendisini Tahran sokaklarında da göstermeye başladı. Fırçasıyla gördüklerini resmeden bir ressam, bazen santur bazen de elektronik gitarı ile sokak müzisyenleri ve bazen de sokak tiyatroları. Tüm bunlar bizlere değişen İran'ın ipuçlarını veriyor.


Dünya Haberleri

Rusya'dan ABD ile ilişkilerin seviyesini düşürme tehdidi

Balıkesir Milletvekili Canbey Bakü'ye gitti

Hindistan'da otelde yangın: 6 kişi öldü

Belçikalı yardım görevlisi İsrail saldırısında öldü

İspanya 4 ülke ile aynı anda Filistin devletini tanıyacak

BM: Gazze halkı salgın hastalık riskiyle karşı karşıya

ABD’de İsrail karşıtı protestolar büyüyor: "Öğrenciler okuldan atılmalı!"