Dijitalleşme Bir Değişim mi Dönüşüm mü?
Neden bir_eyler pe_ine sevkedici gayeden ba_ka _eyler pe_ine sevkeden dei_ik/farkl1 bir gayeye ge
Lügatten yararlanalım ve meselemizin çemberini mümkün olan en geniş çapta çizelim. Değişim dediğimiz “tebdil”dir. Dönüşüm dediğimiz ise “kabl”. İkisi de bir alış-veriş sayılsa, değişim değiş-tokuş gibidir ve, ya bir anda oluverdiği için değişme öncesi-sonrası hafızamızda hâlâ güncel iken farkedilen bir istihaledir ya da çok uzun zaman alsa da oluvermesi değişme öncesi-sonrası hatırlanabilirken farkedilen bir istihaledir. Dönüşümü de bir alış-veriş sayar isek o bir anda oluvermediği için –fakat belki arka arkaya birçok “an neticelerinin” birikmesiyle çehresi başka geldiği için– dönüşme öncesi-sonrası hafızamızda müphem iken ilerleme/gerileme tanımlanan bir istihaledir. Bir ihtimal kısa bir zaman içinde oluverebileceğini akletsek bile dönüşümün değişimden farkı; öncekinden sonrakine istihalenin, muharrik ile müteharrik birlikte bir muharekeden/hemhalden/halvetten bir istihale olmasından tefrik edilecektir.
Neden birşeyler peşine sevkedici gayeden başka şeyler peşine sevkeden değişik/farklı bir gayeye geçiyoruz?
Zeka, hürriyet, zaruret, mükellefiyet, heves, hırs, mecburiyet, zevk… artık hangi sübutu karinedir diye bildirirseniz bildirin onların toplamı –belki ahlak bile deseniz hesap değişmez– belli bir itiyada müstenit bir talim-terbiye emrediyor veya tesir ediyor gayeden gayeye geçişlere. Yaptığımızı niye yaparız, nasıl oluyor da o yaptığımız şeyi yapıyoruzdur? Yani talimden, terbiyeden gelen emirlerden bir istinbatla, hasılatla, kompozisyonla tulu eden falanca irade mezkür subutlardan hangi bir yahut birkaçından ne şekil ve terkiple halkoluveriyor?
Portakal metaforu yapıyor Henri Bergson. (daha&helliip;)