Müezzin Mecmuan Muavin

Müdahale hakkı davası gütmek ile etrafını müdahalesine sevk etmek arasında “hak davasına kendini ve etrafını dahil” etme icaplarınız dolayımında farklar vardır.

Sesinizi yükseltmek veya seslenişçilerinizi, sesdaşlarınızı çoğaltmak seslendirdiğiniz şeyi yüceltmez.

Yaptıklarının sonuçlarının uzun vadede ne gibi sorunlara akıbeti, ahireti, istikbali hamile bıraktığını düşünmemek çılgınlığı; geleceğin önemini vurgulayan, geleceğine tapan değişik bir çılgın zümre doğurdu dünyada. Ve bu zümrenin sesi her gün okunan ezandan daha yüksek, yaygın ve daha sürekli. Ve her bir mümini müstakil birer peygamber adeta. İstiklal ve beka nedir, bunu bildiğiniz yahut hödüğün teki olduğunuz atiye neyi havale ettiğinizden anlaşılır bi’şeydir yani. Havaleyi yapan kim; endişeli, peşiman, nadiman bir beşer mi, yoksa tövbekar bir kul mu?

Müdahale hakkı davası gütmek ile etrafını müdahalesine sevk etmek arasında “hak davasına kendini ve etrafını dahil” etme icaplarınız dolayımında farklar vardır. İstiklalinize bigane iseniz etrafınızı istikbalinize ne hakla müdahil kılabilecekmişsiniz ki! O icaplar ki onları tefrik ettiğiniz an, zaten bir tedahüle üzre olduğunuz andır. İcaplar duhulden önce değil, dahilden icadolunurlar. Fakat icapların esbabı sair ve gayrı bi’l-umum neviden istidhallerinizin de istinbatı olan sebeplerdir. Mesela dünya hayatının atideki müstakbel meçhullerine karşı tedbiri içtimai servetlere, amme müktesebatına dayandırmak ile ezanın peşinden camide cemaat olmak takdiriniz bidaneden alınan terbiyeden hemdem naşidir. Tevhid senin ibadette mevhidinle maişette mevhidin demektir zira. Yani ezanın ne saikle seni cemaate çekiyorsa o saikle avnın seni sigorta iştirakçiliğinden sakındırıp beytü’l-male hürmet ve minnet duyurur.

Açtığınız davanın ve açtığınız nidanın hakka nisbetle mevkii terbiyenizden tulu eden istidhallerinizde zuhur eder.

Meydan muharebeleri yoktur, zihin muharebeleri vardır diyorlar. Muharebeler muhaverelerin can kasdı kıyafetine kalbolmuş halidir derler. Cana kasıt bir meydanda duruşmuş olanlarla mahdut olsa da böyledir, can pazarının hudutları fersah fersah uzak olsa da böyledir zaten. Ama o deyiş dünkü iptidai çarpışmalar zamanındakinden daha çok çarpıcı geliyor işbu ahir zamanda. Dün kale, kent, meydan, hat çeşit çeşit mahalde harp örnekleri biliyoruz geçmişten. Bütün bir satıh olarak ülkenin hatta havzanın, kıtanın, denizin harbe tutuşulan meydanlara çevrildiğini gördük yenide. Bunların hepsinde gerçekte savaş zihinlerde yapılmıştır yapılmasına da, “meydan coğrafya değil zihin idi aslında” diye özellikle vurgulanmasından murad nedir ve bu vurgu niçin yapılmaktadır şimdi?

Çarpışmanın sonunda ne hale düşülebileceğiyle ilgili bir yüzleştirme her an hayretlere hücum ettirilir bütün küçük büyük çatışmalarda. Bu hücum asker olarak meydana çıkmış-çekilmiş insan tekine odaklanırmış eskiden. Şimdi savaş meydanında olmayanın dahi hedefe konduğu harpler yapılıyor. Onların alışkanlıklarına hücum ediliyor, manevi meselelerine-marazlarına hücum ediliyor, karakter yahut davranış bozukluklarına hücum ediliyor. Hangi yaş diliminde, medeni halde, hizmette mi, ticarette mi, sanayide mi, tarımda mı, amme idaresinde mi, ilmiyede mi, kırda mı, şehirde mi, kadın mı, erkek mi, çocuk mu, ihtiyar mı, genç mi, zengin mi, fakir mi… hangi keyfiyetler içre olup olmadıklarına teksifen hangi manevra yapılması gerektiğine merbuten hücum ediliyor hem, şimdi.

Bu manevralar “göze gösterilen şeyler” vasıtasıyla işletiliyor. Ne gösterilir ya da gözün önüne hangi görüntü getirtilir? Bunlar nasıl gözönünde tutulur ve nasıl yapılır da sürekli tutulur? Gözleri o görüntüden kaçırmayı başaranı bekleyen tuzağı kurmak için ve de o görüntüye saplananı güdülemek için inceltilmiş hangi hamleler nasıl hazır edilir? Hedef alınan her bir insan teki uzlaşmaya davet edilir bu hücumlarla. Yoksa onun gözünde veya gözü önünde canlandırılan sahne başka ne içindi! Onu “gerçeklerle şamarlamak” için elbette. Rüya görmesine yardımcı olmak için mi, hayır… belki karabasanı olmak için. Bu yollar “can pazarı” emsal savaşlar dairesinde de “intiba pazarı” savaşlar dairesinde de çekilip çevrilen yollardır. Dünkü can pazarı meydanda yıkılanın ardına doğru genişlerdi, şimdi o pazar azgının bütün uzanabildiği arkalara kadar geniş bir can pazarıdır.

Savaş, “gözünün yılıp yılmadığı”nın hesaba çekildiği duruşmalardır. Bu hesabı, kolladığın arkan açar önüne. Azgın cellat önünde yılıkıp da yıkılıp da vazgeçip de ezilmeyerek dikildiğini gösterdin gösterdin, gösteremedinse “gözünde canlandırılan sahneler”e garkolduğun için gösteremedin demektir.

Ezanına hürmetin ile fiyatlarına hürmetin ile içtimaına hürmetin ile muavenetine hürmetin ile parana hürmetin ile dininin temelini kavi tuttun ve yurdun ünleyeceğin bir vatana emsal oldu ebediden bir ebed olarak. Aksi halde sesinin ne kadar yüksek perdeden çıktığının, ne kadar çok uzaktan yankılandığının hiçbir önemi yok. (2 Mayıs 2018)

Yazarın Diğer Yazıları

Şehir, Yönetimin Konusu Değil Yönetenin Ta Kendisidir

Aday Seçilen

Murat - Mürted - Mir'at

Para Nedir?

Siz Yazmış Olun

Niye Bu Hale Düştük?