Milla’nın Gözyaşları veya Salih’in Öfkesi

Türkiye’de son haftaların en popüler dizi filmlerinden biri olan Çukur’un son bölümünden aldığım bu resimde de, hınç dolu Salih ile babasının konuşmasına şahit olduk.

Bron/Broen (Köprü)

Bu fotoğrafta Danimarkalı bir babanın, 17 yaşına gelmiş oğluna esrarlı bir sigara vermesini görüyoruz. Dünyaca meşhur Bron/Broen (Köprü) adlı polisiye dizi filminden aldığım bu fotoğraf karesi, çok şey anlatıyordu. O nedenle boş vermedim, veremedim. Filmlerin, romanların, hikâyelerin kalitesi/güzelliği ayrıntılarda saklıdır. Piyasada birçok film, roman vb sanat eseri vardır fakat bazıları kıymetlidir, çoğunluğu ise “çöp”tür. Çöp diye tarif edebileceğimiz sanat eseri özentisi ürünler, gerçeklikle ve hayatla bağları zayıf olanlardır. Kaliteli eserlerdeki “sırrı” çoğu vakit anlamayız ama ondaki farkı hissederiz. Diğerlerine olan üstünlüğünü hissederiz fakat sorulsa anlatamayız da…

17 yaşına geldiği için oğluna esrarlı bir sarma sigara uzatan baba, suç dünyasına bulaştığı için gün gelip öldürülünce, masum yüzlü bu delikanlı yıllarca düşünür: Babamın intikamını nasıl alacağım, diye… Sonra da suçlu dahi olsa babasının ölümüne sebep olan kişileri bir sıraya koyarak tek tek öldürmeye başlar. Herşey babasının ikram ettiği bir sarma sigarayla başlamıyor elbette… Fakat delikanlıyı suç dünyasının karanlıklarına sürükleyen “babanın” ne kadar hayırsız, işe yaramaz, pis herif olduğu su götürmez bir hakikat olarak vicdanımı sızlattı.

Grenseland – Borderliner (Sınır Bölgesi)

Bu fotoğraf karesini de “Grenseland – Borderliner” (Sınır Bölgesi) isimli Norveç dizisinden aldım. Yine çocuğunu ağlatan bir baba ve 10 yaşlarındaki Milla’nın gözyaşları… Çocuğun ağlamasının nedeni, bir polis olan babasının illegal işlere bulaşmasından dolayı hapse gönderilmesi… Milla, babasına “neden” diye soruyor. Babası “söyleyemem” diyor. Gözyaşlarına boğulan kız ısrar ediyor: “Evet, söyleyebilirsin!” Fakat toplumun güvenliğini ve huzurunu sağlamakla vazifeli bir polis memuru olan baba, kızına hakikati bir türlü söylemeden cezaevinin yolunu tutuyor.

Annesi ölmüş olan iki çocuğuna bakmakta olan baba Lars kaş yaparken göz çıkarıyor, sonra çok pişman oluyor ama iş işten geçtikten sonra…

Grenseland – Borderliner (Sınır Bölgesi)

Bu fotoğraf karesi de “Grenseland – Borderliner” (Sınır Bölgesi) isimli Norveç dizisinden… Resimdeki kadın da dedektif Anniken. İşlenen bir cinayeti çözmek için Oslo’dan İsveç sınırındaki bir kasabaya gönderilmiştir ve dedektif Nikolai ile beraber çalışmaktadır. Maktulün bir cinayete kurban gittiği ilk başta anlaşılmadığı için intihar etti sanılmaktadır. Anniken, fotoğraftaki söylediği cümleyle aslında çok dramatik bir durumu özetlemekte: “Bir babanın (intihar veya kaçıp giderek) hiçbir uyarı vermeden çocuğunu öylece bırakması çok korkunç birşeydir” diyor. O korkunç durumu iyi bilmesinin sebebi de, Anniken çocukken babasının intihar etmiş olması… Öylesine kötü günler yaşıyor, berbat zamanlar geçiriyor ki, intihar ettiği zannedilen maktulün geride kalan erkek çocuğunun içine düştüğü depresyonu anlatmaya gayret ediyor. Fakat tarifi mümkün olmayan bir acı nasıl anlatılabilir ki?

Çukur

Ve işte bu yazıyı yazmama neden olan kare… Türkiye’de son haftaların en popüler dizi filmlerinden biri olan Çukur’un son bölümünden aldığım bu resimde de, hınç dolu Salih ile babasının konuşmasına şahit olduk. Yerli dizi film seyretmeyen ben, tesadüfen rastladığım bu karşılıklı diyaloğu dinleyince, yukarıda bahsettiklerime benzer bir trajediye şahit oldum. Anladığım kadarıyla, babanın oğlundan haberi yokmuş, kadın bir çocuğu olduğunu adamdan saklamış. 11-12 yaşlarındayken annesi de ölen Vartolu, zalim dedenin yanında sürünürken, bir gece dede de ahirete intikal ediyor ve Salih için işkence, ıstırap dolu yıllar başlıyor. O kadar kötü ve rezil şeyler yaşıyor ki, nefret ve hınçla dolan delikanlı 17 yaşına ulaştığında bulduğu silahla intikam almaya başlıyor. Sonunda parmaklıkların arkasında karşılaştığı babasına yaşadıklarını uzun uzadıya anlatıyor.

Babanın yaşadığı üzüntü, Vartolu Salih’in başına gelenler filan derken; bir çocuk için babasız büyümek ne kadar acıysa, hayırsız babaya sahip olmanın da rezalet ötesi olduğunu yazmadan edemedim. Kim olursanız olun, eğer çocuklarınız varsa, muhakkak sahip çıkın ve topluma yararlı şahıslar olarak yetiştirin. Lütfen!..