Sosyal Bir Halk Alternatif Bir Devlet mi?

Modern toplum ile şekillenen sosyal bir halkın oluşturulması ve kendi başına bırakılmayacak kadar önemli bir çalışmanın ürünü. - Bölüm 3

önceki bölüm>>>

Söylediklerim bazılarınıza yalan gelebilir. Yalan değil… Bazılarınıza abartılı gelebilir ya da komplo teorisi diyerek üzerini çizebilir. Değil… Benim söylemeye çalıştıklarım sadece gerçekliğe açılan küçük bir kapıdır. Yukarıdan bizi izleyenlerin camına attığım küçük bir çakıl taşı. Tepelerimizde birçok cam var ve ardında birçok gözler…

Kralların, hanların yönettiği dönemlerde halkların ikna edilmesi çok kolaydı ya da baskı altına alınmaları. Toprak egemenliğinden vazgeçilmesinden sonra bu durum değişti. Pers, Bizans ve son olarak Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılmasından sonra saldırı şekilleri toprakları işgal etme/fethetmeden, insanları işgal etme/fethetme dönemine geçildi. Bunlar için araçlar çıkartıldı.

Eskiden beri süregelen gazetecilik anlayışını yenilediler. Gotik kalan resmin yerini sinema aldı. Radyo ve ardından gelen televizyon ile bizleri bilgilendirmek (-olduğu söyleniyor) için yapılan çalışmalara hız verdiler. Dikkatinizi çekmek istiyorum; bütün bu çalışmalar sivil bir mücadeleden dolayı kendiliğinden oluşmadı, devletlerin güçlü bir desteği ile oluştu. Sebep halkını bilinçlendirmek olunca ve amaca ulaşan kaynakların devletlerin tekelinde olunca halkları yönlendirmek çok daha kolay oldu. Evet, 1984 romanının tezahürünü yaşıyoruz. George Orwell’in gördüğü her şey şimdilerde devletlerin desteğiyle gelişen teknoloji sayesinde gerçeklik kazandı.

Kolay ve hızlı gelişen teknolojinin aletleriyle karşı devletlerin halklarını bilinçlendirmek için de çalışmalara giriştiler. Demokrasi adıyla ya da emperyalizmden kurtulmak için yapılan bu çalışmalar halklar için birer lütuftu. Gerçek ise devletlerin egemenliğine yön vermek ve kendi devletlerin ikamesini var etmektir.

Güdük kalan radyo ve televizyonlara alternatif olarak geliştirilen internetin yaygınlaştırılması devlet politikası haline geldi. Nasıl ki her eve radyo, tv sokan devlet şimdi kollarını sıvayarak her eve ve her ele internet sokmaya çalışarak kendi tebaasını bilgilendirmek ve diğer ülke halklarına doğruyu göstermek adıyla halkları manipüle edebilir hale geliyorsa diğer devletler tarafından da saldırılabilir konuma geldiler. İki ucu keskin kılıç olan internetin kazananın halk olabileceği aklınıza gelmesin…

Gazeteyi elimizden aldılar ve önümüze interneti koydular. Onların istediklerini duyuyorduk, onların istediklerini izliyorduk şimdi ise onların istediklerini yazar hâle geldik. Onların ağzıyla yazan bizler nasıl kazanan taraf olabiliriz? Sosyal medya bizler için değil onlar için çıkartılan bir argüman. Sakın duvarınıza yapıştırdığımız bir caps, attığınız bir twit ya da bloğunuza yazdığınız metnin özgür bir düşünce ürünü olduğunu zannetmeyin ve sakın aldığınız beğenilerin, paylaşımların sizin düşüncenizden dolayı olduğunu, sakın.

Okur-yazarlığı artan ülkeler halkların sadece not almak için değil düşüncelerini, hayallerini de paylaşmasını istiyor. Her okuyan bireyin aynı zamanda duygularını da ifade edebilmesini istiyor. Topluluklar oluşturup birlikte düşünüp, beraber hareket etmelerini istiyor. Halk ne kadar faal olursa devlet o kadar hareketli olur. Devletin hareketliliği devlete canlılık kazandırır. Gayesi halkın devletin yaşayışına müdahil olmasını isteyen devletler internet aracılığı ile halkların toplanması ve sosyal medyada sosyal topluluklar oluşturmasını istediler.

Devletin işleyişinde halkı merkeze alan devletçilik anlayışıyla internette toplulukların oluşması ve yönlendirilmeleri çok kolay oldu. Bunlar için verilen malzemelerde fazlasıyla önlerine sunuldu. Kimi malzemeler ile eyleme dönüşen, kimi malzemeler ile söylemde kalan faaliyetler gerçekleştirildi. İnternette oluşturulan topluluklar her şeyden önce sanal. Bunun bilinci ile internete atılan her şey ya fazlasıyla uçuk ya da fazlasıyla kaçık olabiliyor. Önemli olan fikrin ne kadar gerçekçi olduğu değil, fikirlerin çokluğudur ya da toplulukların sayılarıdır. Dikkat edilmesi gereken diğer bir etken ise topluluklar arasındaki farklılıkların arttırılması.

İnternet bu noktada büyük bir önem kazandı. Önceleri gazeteler, dergiler, kitaplar ile kendilerine has zorluklarla topluluklar götürülmeye çalışılıyordu. Şimdi ise devletlerin verdiği bedava imkânlar ile toplulukların kendilerini yönetme kabiliyetlerini kazandırmakla birlikte toplulukların üremesi sağlandı.

Herkes kendi topluluğun sahibi olabilme imkânı ile birlikte her topluluğa sahip olabilme imkânı kazandı. Aslında bu bir paradoks. Bireyin 1’den çok’a dönüşmesidir. Önceleri devletler için uygulanan yöntemin bireyler üzerinde uygulanabilirliğinin ispatıdır.