Bariz fark neyi tebarüz ettirecek?

EVET yahut HAYIR, hangisi baskın farkla diğerinin önüne geçecek? Bu sual ancak iki taraftan birinin diğerini hangi cihet ve maslahatla muaheze edeceğini baştan beyan ettiği kadar mühimdir.

Evet - Hayır tarziyesinin çok az farkla tezahür etmesi halinde hangi maslahata tabi olacaklarını hiçbir taraf beyan ve tebliğ etmiş değil. Bu çok önemli. Fakat ayrıyeten mütalaa etmeli. Bu meselenin yanısıra bir mesele var ki hiç kıymet verilmediğine müşahitiz malum münakaşada.

Herkes hangi rey baskın çıkacak merakı içinde. Ve özelde tarafgirliği organik olanlar ise kendi seslerini yükseltmekle diğer sesi bastırmaya azm etmişler sadece. Bu meraka ve azme ehemmiyetle nazar etmek için evvela sandık sonuçlarıyla tescil edilecek olan galibiyetleri akabinde "EVET" diyenler "HAYIR" diyenleri yahut "HAYIR" diyenler "EVET" diyenleri ne surette muaheze edeceklerini, murakabe edeceklerini, muhakeme edeceklerini, muhasebe edeceklerini ibraz etmiş olmalılar. Bu cihetlerden bir mukaleme açılağının matrahına, zeminine sahip kılınmayarak iradesi sorulmaktadır hal-i hazırda cumhurun.

Tezahürüne cehdedilen farkın neyi tebarüz ettireceğine dair muhtelif karineler savruluyor havaya. Lakin eğer bütün rakip hatiplerin sözlerini irca ede ede varılacak bir niyet teşhis edilebilirse, o, "MECLİSİ DE HÜKÜMETİ DE KUVVETLENDİRMEK VE SELAHİYETLERİNİN BİRBİRİNE GEÇİŞLİĞİNİ TAHDİT SAYESİNDE ZİHİNDE VE TAKRİRDE KEÇELEŞMEYİ MEN" kastında müşterek olduklarıdır.

Böyle değilse fakat, o halde işbu referandum ziyadesiyle mahuttur, murdardır. Mendup ve mübah olanda devam etmekten başka bir ahvali gözetmediğimizi birbirimize teslim ediyorsak az evvelki teşhisimizde mutabıkız demektir.

Yani sözün özü şu, ez-cümle: Evetçiler bir şaibe, isabetsizlik, yavaşlık, atalet, akamet, istismara/suistimale karşı zafiyet ve kifayetsizlik nizası açarak mevcut (Cumhuriyet) menahicinde Meclis'i ikmal etmektense Hükümet'i tahkimatla ve yeni teçhizatlanmayla şartlamayı tercih ediyor. Bu bir yaygaradır, hengamedir bi'l-hassa. Çünkü Hükümet lehine ama Meclis aleyhine mahalden konuşmaktır bu. Hayırcılar hiçbir şey söylemiyorlar ama ancak bu yaygarayı reddediyoruz diyorlar bi'tek. Bu ise suhulet, usulet teklifi hiç değildir. Nihayet Evetçiler galip gelirlerse Hayırcılar'ın "işimi iyi yapmak istiyorum o amaçla noksanlık, topallık, çolaklık, sağırlık, ahrazlık, körlük, kötürümlük etkilerinden kurtulmalıyım, bu yolda Meclis sükuta garkolacaksa olsun" demek durumundaki Evetçiler'e; hayatın zaruretlerine karşı ve kolaylaştırılmasına taraf ve dahi güzelleştirilmesine matuf (eğer vuku bulursa) geçersiz, asılsız, gereksiz, yersiz, yetersiz icraatı istintaktan başka hiçbir mevziden konuşamayacaktır. Oysa sonuç Meclis'in münfail mevkie iteklenmesini getirmektedir. Hayırcılar galip gelirse peki!: İşte o vakit Evetçiler "hadi şöyle istiyordunuz, böyle istiyordunuz harekete geçsenize niye duruyorsunuz öyle" diye bir sual telaffuz etmeyecekler Hayırcılar'a karşı. Hiçbir şey olmamış gibi devam edecekler iki taraf da. Tabi bu muhtemelleri iki tarafın da ard niyetleri ve karınlarında sessiz tuttukları lafları bulunmadığı faraziyesiyle sıralıyoruz. Ard niyetler sahiplerine ait ve onları ifşa bir görünmez elin tasarrufunda. Biz şu anda ve daima "bildiklerimizle takrir ve amel mesleğindeniz".

Sarih ve aleni olarak teşhis edilecek bir niyet var ise meydanda o niyet şöyledir diye az evvel zikrettik. Eğer siz de bencileyin bakıyor ve bencileyin görüyorsanız aleme neşredilerek vuku bulan şu müsademe-i efkarın şu merkezde cereyan etmesini arıyorsunuz muhtemelen: Hükümet Meclis'ten husule gelmelidir, Hükümet'in her bir azası Meclis tarafından tek tek üzerlerine toplanan reylerin en çoğu takdir edilen kişinin birer hükümet vekaleti ve idare nezareti mesuliyeti ve selahiyetiyle seçilmesiyle tayin edilmelidir. Böyle bir vazife deruhte eden Meclis çok kuvvetli meclis olacaktır. Böyle şeçilen bir vekil-nazır çok kuvvetli bir icra makamını deruhte edecektir. Temsilde maharet ve icrada takarrür böylece taksim edilmelidir. Şekli ve füruu tahtında rekabet eden taraflar olarak her iki taraf da bi'l-ahire ve mütemadiyen tartarak, tartışarak vekalet makamının hakkını versinler elbet. Hayırcılar böylesi bir gündem açmayacaklarsa Evetçiler'e durumlarını tekrar düşünmelerini sağlayamayacaklardır. Ve ayrıca mağlup olsalar da galip gelseler de sistem vazı siyasetine dair söyleyecekleri hiçbir şey yoktur. Evetçiler için de durum aynıdır. Mağlup olsalar da galip gelseler de sistem vazı siyasetine dair yeni bir durum doğmuş olmayacak.

Ha, meclis mi mak'ad mı diye sorduk resim altından. Efendim celese de kaade de oturmak demektir. Fakat tetabukları farklıdır. Fevke, fevkte, başta, esasta, ilkte açtığımız bir oturmadır cülus. Kaade ise alta, altta, sonda, vasatta, ahirde oturmaktır. Cülus ve kuud nedir izman ve ilzam izahatını bizden esirgemediği için İlyas Aslan'a müteşekkiriz. Hükümet'in mafevkinde Meclis vardır yani. Gayrısında değil.

alemihaber - analiz, Tahsin Yılmaz

Video Haberler

Aldatmak 64 Bölüm Fragman quot Sezai benden her şeyi saklamış

Aldatmak 64. Bölüm Fragman | "Sezai benden her şeyi saklamış"

İpek Serra'yı merdivenlerden itti - Aldatmak 63 Bölüm

İpek, Serra'yı merdivenlerden itti! - Aldatmak 63. Bölüm

Oylum Tolga'nın baba olacağını öğreniyor - Aldatmak 63 Bölüm

Oylum, Tolga'nın baba olacağını öğreniyor - Aldatmak 63. Bölüm